Evrim Teorisi Bilim Mi İdeoloji Mi?

Evrim Teorisinin müfredattan kaldırılacağı açıklandıktan sonra bu konuda lehte ve aleyhte birçok yazıları yazıldı.


Bu yazımda bir süredir basında tartışılan Milli eğitim müfredatından ‘evrim teorisi’nin kaldırılması konusunu yazacağım.

Evrim Teorisinin müfredattan kaldırılacağı açıklandıktan sonra bu konuda lehte ve aleyhte birçok yazıları yazıldı. Bizim de kanaatimiz evrim teorisinin bir bilimsel gerçekmiş gibi sunulmasının, canlılığı/hayatı açıklayan, tüm canlıların oluşumunu bilimsel bir yöntemle açıkladığını iddia eden tek teori olarak kitaplarda yer almasının yanlış olduğu yönündedir.

Evrim teorisi, bir bilimsel çalışma/bakış tarzı olarak sunulabilir. Fakat eleştirileri, eksikleri ve yanlışlıkları ile beraber anlatılmalı. Yoksa canlıların var oluşunu açıklayan tek ilmi gerçek gibi sunulması yanlıştır, ilmi değil ideolojik bir dayatmadır.

Bu konuya tıp fakültesi öğrencilik yıllarımdan bir hatıra ile başlamak istiyorum. Cerrahpaşa Tıp fakültesinin öğrencilerinin çıkardığı duvar gazetesinde 1982-83 yılında Evrim teorisini anlatan ve üst kısmında da o meşhur diagramın yer aldığı bir yazı yayınlandı. Maymunun yavaş yavaş nasıl ayağa kalkıp yürüdüğü ve insan olduğunu anlatan şematik çizim.

Birkaç arkadaş gazetenin yayın heyeti ile görüşmeye gittik. O zamanki Fakülte Dekanı Prof.Dr. Bülent Berkarda’nın kızı da yayın kurulunda idi. Evrim teorisinin birçok eksikleri olduğunu, ispatlanmış bir teori olmadığını, türler arasında geçişi gösteren hiçbir delil olmadığını anlattık. Bir tıp fakültesinin duvar gazetesinde böyle bir yazının yer almaması gerektiğini, eksik ve yanlış yönlerinin de anlatılması gerektiğini söyledik. Bu yazıyı kaldırmalarını veya bizim yazacağımız cevabi inceleme yazısının da konulmasını istedik.

Muhataplarımız bizi dinlerken adeta eski zaman şövalyeleri gibi hayret ediyorlardı. En önemli argümanları ‘Ama bu bilim, bilime niye karşı çıkıyorsunuz ki’ oluyordu.

Biz bilime değil, eksik ve yanlış bilgilerle ideolojilere temel yapılan kuramlara karşı çıktığımızı anlattık.

Ama arkadaşlarımız Evrim Teorisi’nin ilmi bir gerçek olduğuna o kadar inanmışlardı ki eksik veya yanlışlarının olabileceğini kabul etmiyorlardı. Son çare Dekan yardımcısı ile görüştük. Dekan yardımcısı her iki tarafı dinledikten sonra bizim yazacağımız yazının da yayınlanmasını yayın kurulundan istedi. Fakat yayın kurulu yazımızı tatil aylarında yayınlayarak okunmasını en aza indirdi.

Başka derslerde de kıymetli hocalarımız maalesef bize ders anlatırken Evrim Teorisini ispatlanmış, karşı çıkılamaz bir ilmi kanun gibi anlatıyorlardı. Bu konuda birçok hocamızla tartışıyorduk. Hala günümüzde de katıldığım bilimsel toplantıların bir kısmında aynı hal devam etmekte, evrimci paradigmanın bilimde tartışılmaz bir hegemonyası bulunmaktadır.

Evrimcilerin ideolojik dayatmaları, kendilerini takip eden bilim insanlarını da evrimci paradigma içinde hareket etmeye zorlamaktadır. Evrim teorisini ispat adına Piltdown adamı, Haeckel’in embriyo çizimleri ve Nebraska adamı gibi bazı sahtekârlıklara tevessül edilmesinde, bu görünmez çerçevenin/paradigmanın etkili olmuş olabileceği dikkatten kaçmamalıdır.

Evrim Teorisinin Temel Yanlışları:

Modern dogma: Evrim Teorisi

Evrim teorisi Darwin tarafından 1835’li yıllarda ortaya atılan ve o zamanın şartlarında dış gözlemle canlıları gözleyerek aralarındaki kaba morfolojik benzerliklerden yola çıkarak oluşturulan bir teoridir. Daha sonraki yıllarda genetik biliminin ilerlemesi, hücre biyolojisinin anlaşılması hatta kromozomların gen haritasının çıkarılması ile bu teorinin canlılığın kompleks ve mükemmel yapısını açıklamada yetersiz kaldığı anlaşıldı.

Bir protein dahi tesadüfen oluşamazken kompleks bir hücre nasıl oluşacak? Darwin hücreyi ilkel bir yapı zannediyordu ve tesadüfün mantıklı olacağını düşünmüştü.. Ama bugün en modern ve gelişmiş mikroskoplar varken, hücrenin kompleksliği tam anlamıyla bilinirken neden hâlâ hayat "tesadüf"e bağlanıyor?

Hücrenin tesadüfen oluşmasını geçtik protein tesadüfen oluşabilir mi? Bir maymunun daktiloda roman yazmasından milyon kere daha zor bir ihtimal.

1) Darwin "canlılar kademe kademe evrimleşmişlerdir" diyordu. Bu durumda çok sayıda "ara tür"yaşamış olmalıydı. Ama fosil kayıtlarında bu teorik canlılardan iz yoktu. Darwin bu sorun üzerinde çok kafa yormuş ve sonuçta "Bu fosiller ileride bulunabilir" demek zorunda kalmıştı.

2) Canlıların göz, kulak, kanat gibi kompleks organları nasıl doğal seleksiyonla açıklanabilirdi? Tek bir dokuları eksik olsa hiçbir işe yaramayacak olan bu organların, "kademe kademe" gelişmiş oldukları nasıl savunulabilirdi?

3) Tüm bunların öncesinde, Darwin'in "tüm canlıların ortak atası dediği" ilk canlı organizma nasıl oluşmuştu? Cansız madde, doğal süreçlerle canlı hale gelebilir miydi?

Akıllı Tasarım, İndirgenemez Mükemmellik ve Komplekslik

Evrimcilerin en temel varsayımlarından biri olan, türlerin birbirine dönüştüğü iddiasına farklı alternatifler üretilmiştir. Türlerin ayrı ayrı yaratıldığını savunan biyokimyacı Michael J. Behe tarafından ileri sürülen “akıllı tasarım teorisi”nde; biyolojik olayların bir plân ve programın gereği olduğu, organizmaların sahip oldukları kompleks yapıların kademeli bir evrimle oluşamayacağı, “indirgenemez karmaşıklık” çerçevesinde, bir bütünü oluşturan parçaların tek başına bir şey ifade etmeyeceği, bu parçaların bir arada olması halinde işlev göreceği, her bir organın yaptığı görevin çok kompleks ve karmaşık olaylar zincirinin bir sonucu olduğu, bu görevin yapılabilmesinin bütün şartların bir anda var olmasıyla mümkün olabileceği ifade edilmiştir. Michael J. Behe, gözün yapısı, bakteri kamçısı ve kanın pıhtılaşma mekanizması gibi konuları da teorisine örnek olarak vermiştir.

Canlılıktaki indirgenemez mükemmellik ve komplekslik tesadüfi mutasyonlarla ve doğal seleksiyonla, deneme yanılma diyebileceğimiz olaylarla açıklanamaz.

Beynin, sinir ağlarının, kan dolaşımının, kan yapısının, immün sistemin, böbrek süzme sisteminin,göz yapısının..vs mutasyon ve doğal seleksiyonla oluştuğunu söylemek için çok hayalci olmak gerekir.

Evrim kavramı türler içerisindeki birçok değişimi açıklamakta bize faydalı olabilir. Ama evrim teorisi bilimin gelişmesine katkı sunan bir açıklama çabası değil, ideolojik bir dayatma ve tartışılmaz bir doğma gibi sunulmaktadır.

Evrim Teorisinin Felsefi Yönü

Evrim teorisinin sosyal ve felsefi yönü, insanlara ve toplumlara etkisi iyi değerlendirilmelidir. Modern ilmin kabasakalları diye bilinen Darwin-Marks-Freud ilmi çalışmalara katkı sağlamış olarak kalsalardı bilge adamlar olarak hatırlanabilirdi. Ama Temel Reis’deki saldırgan kabasakal gibi modern ideolojilerin silahşörleri haline gelmişlerdir.

Evrim teorisi, Materyalizm-Naturalizm ve Ateizmin biyolojideki desteği olarak görev yapıp, her ideoloji için kullanışlı hale getirilmiş, kutsalı yok eden, doğayı, tesadüfleri ve insanı tanrılaştırırken, canavarlaşan ideolojilerin temelini oluşturmuşlardır.

Evrim teorisinin bu kadar taraftar bulmasının ve/veya ona keskin biçimde karşıt olunmasının altında evrim teorisinin felsefesi yatmaktadır. Aydınlanma dönemininden itibaren, yaşamı “dinden arındırma” paradigması, materyalist felsefenin güdümünde, birçok alanı şekillendirmiştir. Evrim teorisinin iddia ettiği biçimde bir sürecin yaşanmış olduğu kabul edilse bile, Yüce Yaratıcı’ nın yaratmada kullandığı bir yöntem olarak görülebilecek evrimin, doğa içinde olduğu varsayılan tesadüfler zinciri ile açıklanmasından başka bir seçenek kalmamakta ve evrim sürecini kabul, natüralizm, materyalizm ve ateizmin de kabulünü zorunlu kılan bir pakete dönüşmektedir.

Evrim teorisi doğal seleksiyonla her türün içerisindeki zayıfların elendiğini anlatırken faşizm bundan ari ve üstün ırk anlayışını, kapitalizm güçlü olanın haklı olduğunu, kominizm ise fertlerin toplum için feda edilebileceği sonucunu çıkarmışlardır. Sonuç insanlık adına tam bir felakettir. Son yüzyıla sığdırılmış 2 dünya savaşı, soğuk savaş ve vesayet savaşları.. Ölen milyonlarca insan, doğa ve tanrı ile savaşan teknolojinin tahrip ettiği doğa ve çevre..

Evrim teorisinin karşılığı Yaratılış teorisi değildir. Bir defa yaratılış bir teori değil kesin bir gerçek, her akıl sahibinin ulaşacağı bir inançtır. Yüce yaratıcının hayatı ve canlıları nasıl yarattığı, çeşitliliğin nasıl oluştuğu, ilk yaratılıştan bugüne ne değişimler olduğu.. elbette ilmi yöntemlerle araştırılmalıdır.

Teoriden farklı olarak Evrim kavramı türlerin kendi içerisinde değişim ve gelişimini açıklayabilir. Müslüman düşünürlerin eserlerinde, biyolojik (türlerin değişimi bu evrimin konusudur), sosyal (medeniyetlerin gelişimi gibi faktörler buna dahildir) ve psikolojik (insanın ahlaki ve manevi açıdan gelişimini anlatır) evrimden bahsedilmiş, bazılarında ise, türlerin birbirinden evrimleştiği iddiası olmaksızın canlıların arasında ‘varlık mertebeleri’ ne göre sıralama yapıldığı görülmüştür.

Sonuç olarak Evrim teorisi bir ideoloji haline gelmiştir. Tabiat, tesadüf, mutasyon ve doğal seleksiyon adeta tanrılaştırılmıştır. Bu konuda farklı görüş ve araştırmalar yok sayılmış, kitaplara alınmamıştır. Biyolojik, sosyal ve felsefi olarak evrimci ilim adamlarınca tek gerçek gibi sunulmuştur.

Milli Eğitim müfredatında yapılacak değişiklikler eğitim sistemimizi daha iyi ve kaliteli hale getirirken; ideolojilerden arındırılmalı, ilmi araştırmalar tarafsız ve farklı açılardan değerlendirilerek verilmelidir. Bu konuda yapılan çalışmalar ilim çevrelerince de desteklenecektir.

* Bir Başhekimin Hayata Dair Notları, Tefekkür Düşünce Merkezi, İstanbul,2021

**Uzm. Dr Selahaddin Semiz/ Kutupyıldızı Derneği Başkan Yardımcısı