Bir Nefes Zehir TÜTÜN/SİGARA
Prof.Dr Mustafa Samastı* Emekli Öğretim Üyesi
’Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi (Muhibbî)
Bugüne kadar dünyanın maruz kaldığı en büyük salgın ve en sinsi halk sağlığı tehdidi tütün/sigara salgınıdır.
Resmî rakamlara göre COVID-19 salgınında dünya genelinde 3 yıllık sürede toplam olarak 589 milyon vaka ve yaklaşık 6,5 milyon ölüm bildirilmiştir. Hâlbuki bir yılda sigara kaynaklı sağlık sorunlarından ölenlerin sayısı (8 milyonu aşkın) bundan çok daha fazladır.
Tütün/sigara kullanımı dünyanın en büyük pandemisi ve en yaygın kitle zehri olmakla birlikte, mikrop kaynaklı salgınlardan farklı olarak, süreklilik göstermektedir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre dünyada 1,3 milyar tütün kullanıcısının %80’inden fazlası düşük/orta gelir düzeyindeki ülke haklarıdır. Öte yandan, bu ürünleri pazarlayanlar tütün kullanımının minimal düzeye indiği, gelişmiş ülkelere ait firmalardır. Bir bakıma, geri bırakılmış yoksul toplumlar bu ekonomik sömürü düzeninin ayakta kalmasını sağlıkları pahasına sağladığı gibi, aynı zamanda artan hastalık yükleriyle de, genelde aynı firmaların güdümündeki ilaç ve medikal sektörünün de en büyük hedef kitlesini/pazarını oluşturmaktadır.
İnsan için bedeni, organları ne denli önemli ise çevresi de (soluduğu hava, içtiği su, yediği gıda…) o ölçüde önemlidir. Bir bakıma çevre bizim dış organlarımız gibidir. Özellikle temiz hava en önemli sağlık kaynağımızdır. Bu nedenle hava kirliliği büyük bir sağlık tehdidi oluşturur.
Hava kirliliğinin iki önemli nedeninden biri sanayileşmenin yol açtığı çevre sorunları, diğeri ise insanların keyfî olarak yani sigara içerek oluşturdukları kirliliktir. Sigara özellikle şehirlerde ve de bilhassa kapalı mekânlarda en önemli çevre kirliliği faktörlerinden biridir. Sigara başta kanser, kalp damar ve solunum sistemi hastalıkları olmak üzere hemen hemen vücudun tüm organlarının işleyişini bozmakta; vücudun savunma sistemlerini, bağışıklığını zayıflatmakta; doğurganlık oranını azaltmakta; cinsel gücü zayıflatmakta; ayrıca diğer hastalıkların kolay yerleşmesine, uzun sürmesine ve ağır seyretmesine zemin oluşturmaktadır. Sigara aktif içiciler kadar, içmeyip dumanına maruz kalan kişileri de önemli ölçüde etkileyen bir kitle zehridir. Zararı hemen herkes tarafından bilinse de kötü alışkanlık ve irade zafiyeti sonucu toplumumuzu içten içe kemirmekte; büyüklerinin bu kötü örnekliğini büyüme ölçüsü (!) sanan masum evlatlarımız daha ilkokul sıralarında kurbanlar kervanına katılmaya başlamaktadırlar. Her yıl milyonların hayatını karartan sigara canavarı kurbanlarını özellikle problemler karşısında bunalan, gerekli direnci gösteremeyen, iradesi zayıf kişiler, kadınlar ve çocuklar arasından kolayca seçebilmektedir.
Tütün, kullanıcılarının yarısını ölüme sürükler. Bu nedenle tütün tedricî bir intihar aracı, âdeta bir ölüm oltasının keyif verici yemi gibidir. Sigara en yaygın kullanım şekli olmakla birlikte tütünün her türü (sigara, nargile tütünü, sarma tütünler, purolar, pipo tütünü, dumansız tütün ürünleri…) zararlı olup güvenli bir miktar söz konusu değildir.
Tütün kullanımı, neden olduğu hastalık ve sakatlıkların tedavisi için yapılan muazzam boyuttaki mali harcamaların yanı sıra çok ciddi oranda iş gücü kaybına yol açmaktadır. Sigara tüm dünyada önlenebilir ölümlerin / kanserlerin tek başına en önemli nedenidir. Tüm kanserlerin %40’ı, akciğer kanserlerinin ise %90’ı sigarayla ilişkilidir. Yanmamış tütünde 2.500 kadar kimyasal madde bulunur. Ancak yanma ve oksidasyona bağlı olarak oluşan yeni kimyasallarla bu sayı 4.000’i aşmaktadır. Ayrıca üretim ve depolama aşamalarında kullanılan tarım ilaçları, tat ve koku artırıcı sentetik kimyasallar da buna ilave edilmelidir.
Sigara dumanı zehirli ve kanserojendir. Anne karnındaki “fetüs”ten gençlere, yetişkinlere kadar sigara dumanına maruz kalan hemen herkes olumsuz etkilenmektedir.
Sigara içilen tüm kapalı mekânlar kanserojendir. Bina içi havalandırma sistemleri sigara dumanını yeterince temizleyememektedir. Bunun için mevcut havalandırma hızının 200 katına çıkarılması gerektiği ve bunun da pratikte mümkün olmadığı tespit edilmiştir. Pek çok araştırma, kapalı mekânlarda pasif şekilde sigara dumanına maruz kalanların sigara içenler kadar etkilendiklerini göstermiştir.
Tütün dumanına maruz kalmanın güvenli seviyesi yoktur; az maruz kalmak, kısa süreli veya mesafeli durmak etkilenmeye engel değildir. Tek korunma yolu %100 dumansız ortamların sağlanmasıdır. Sigara içmeyenlerin sağlığını korumanın başka yolu yoktur. Dumansız (temiz/güvenli) hava sahası temel insan hakkıdır.
Zararını bile bile insanın kendi bedenine zarar veren bir eylemi keyif için gerçekleştirmesi bir yönüyle kişisel bir tercihtir. Ancak sigara içmeyen, ondan hoşlanmayan, zarar gören savunmasız kişileri, iradeleri dışında bu zarara maruz bırakmak kişisel tercih boyutunu aşan, sosyal hayatta nezaket dışı, kaba, başkasını hiçe sayan, sorumsuz bir davranış şekli oluşturmaktadır. Artık günümüzde çoğu gelişmiş ülkede sigaraya karşı etkin mücadele sonucu yeterli bir toplumsal bilinç oluşmuş olup sigara içenler bir tür zararlı bağımlılık sahibi ve irade sorunu olan kişiler olarak değerlendirilmektedir. Zira sigaranın zararları konusunda durum netleşmiş, kafa karışıklığı giderilmiştir: ya sigara ya sağlık.
Hiçbir terör eylemi, sigara kadar öldürücü olamaz. İnsanın en önemli fonksiyonu akletme özelliğidir. En basit tanımıyla akletme insanın kendine yararlı olanla zararlı olanı/lehine olanla aleyhine olanı ayırt edebilmesi ve buna uygun davranış göstermesidir. Bu tariften yola çıktığımızda sigara içmenin temelde bir akletme sorunu ve kendi bedenine ihanet etme olduğu açıkça görülür.
TARİHÇE
Eski Amerika yerlilerinin kullanmakta olduğu tütün bitkisi, 16. yüzyılda, Avrupa’dan gelen kaşif ve tüccarlar vasıtasıyla Avrupa’ya taşınmıştır. Tütün tohumlarını Paris’e götüren Fransa’nın Lizbon elçisi Jean Nicot’un adına izafeten içindeki zehirli maddeye “nikotin” adı verilmiştir.
Katip Çelebi’ye göre göre 17. yüzyıl başında ülkemize giren tütün, bazı göğüs hastalıklarına iyi geldiği rivayeti ile yaygınlık kazanmış, fakat kısa zamanda zararlı olduğu anlaşılınca zamanın cerrahlar şeyhi İbrahim Efendi’nin fetvasıyla IV. Murat tarafından 1633’te çıkarılan bir fermanla yasaklanmıştır. Ancak bir kez toplumun bünyesine sızmış olan bu zehir içten içe tahribatını sürdürmeye devam etmiştir. Kendisi de bir tütün müptelası olan Şeyhülislam Bahai Efendi’nin tütün içmeye cevaz vermesi üzerine bu bitki ithal edilmeye ve ekilip yetiştirilmeye başlanmıştır. Tütün 19. yüzyıldan itibaren sigara şeklinde ince kâğıda sarılarak kullanılmaya başlanmıştır. Bunun için sigara üreten özel makineler geliştirilmiştir. Sigara sanayiinin 1918’de kurulmasıyla tütün alışkanlığı süratle bütün dünyaya yayılmıştır. II. Dünya Savaşı yıllarında, sigara içenlerin sayısında büyük bir patlama olmuştur. Zira bu dönemde sigara askerlere parasız olarak veya çok düşük bir ücretle dağıtılmıştır. Bu dönemde sigaraya alıştırılanlar sigara tiryakilerinin ilk kuşağını oluşturdular. Bu insanlar 50’li yaşlara geldiklerinde akciğer kanseri ve kalp hastalıklarında anormal bir artış gözlemlendi. Bunun üzerine Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 30 yılı aşan bir sürede 8 büyük araştırma projesini hayata geçirmiştir. 1950’lerde başlatılan bu çok yönlü ve kapsamlı araştırmalarda ortalama olarak 2 milyon sigara kullanıcısı incelenmiş, 300 bin kadar da otopsi üzerinde çalışılmıştır. Bütün bu incelemelerin neticesi olarak sigaranın en önemli önlenebilir kanser nedeni olduğu bilimsel olarak kabul edilmiştir.
Türkiye’de sigara üretimine 19. yüzyılda kurulan Cibali Sigara Fabrikasında başlanmıştır. 1874 yılında sigara üretimi yetkisi yabancı sermayeli bir şirket olan Reji İdaresi’ne verilmiştir. Bu şirket tarafından daha sonra Adana, Samsun, Alsancak-İzmir’de sigara fabrikaları açılmıştır. 1925 yılında çıkarılan bir kanunla tütün ve sigara üretimi devletleştirilerek Tekel İdaresi kurulmuştur. Böylece sigara devlet eliyle üretilen ve satılan bir meta hâline gelmiş, vatandaşının sağlığı pahasına devletin bir kazanç kapısı olmuştur. 1986 yılında yürürlüğe giren bir kanunla sigara üretimi ve pazarlaması serbest bırakıldı. Böylece sigaranın yaygınlaşmasını kolaylaştırıcı yasal düzenlemelerle Türkiye’de Amerikan sigaralarının ithalatının ve satışının önü açıldı. Bu yolla yabancı sigara tüketimi körüklenmiş, gelişmiş ülkelerdeki sigara karşıtı politikaların tam tersi bir yol benimsenmiştir. Türkiye’de uygun şartlar sağlandıktan sonra uluslararası sigara tekelleri yerli ortakları aracılığı ile halkımızın sağlığını bozan yatırımlarına hız vermişler, böylece gelişmiş Batı ülkelerinde büyük çapta azalan sigara kullanımının yol açtığı kayıplarını telafi etme imkânına kavuşmuşlardır. Tütün endüstrisi, ürünlerini pazarlamak ve tehlikelerini gizlemek için bütün gücüyle çalışmaktadır. Bu tehlikeye karşı toplumları korumak için ciddi bir mücadele gerekmektedir. Dünya Sağlık Örgütü, 2003 yılında üye devletlerle (dünya nüfusunun %90 kadarını oluşturan 182 taraf üye devlet) birlikte “DSÖ Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesini (WHO FCTC) “oy birliğiyle” onaylamıştır. Bu çerçevede 2007 yılında üye devletlerin uygulamaları için 6 pratik öneri açıklanmıştır. Bu öneriler ana hatlarıyla şunlardır:
- Tütün kullanımının ve önleme politikalarının izlenmesi
- Toplumsal koruma önlemleri
- Tütün kullanımını bırakmak için destek hizmetleri
- Tütünün tehlikeleri hakkında aydınlatıcı uyarılar yapılması
- Tütünün reklam, promosyon ve sponsorluklarını yasaklama
- Tütün vergilerini caydırıcı bir düzeye yükseltme
Bu doğrultuda Türkiye’de kapalı alanlarda sigara içilmesi yasaklanmış (19 Temmuz 2009), Alo 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı kurulmuş (27 Ekim 2010) ve sigara bıraktırma poliklinikleri açılarak tıbbi destek ve ücretsiz ilaç dağıtımına başlanmıştır.
Sigaranın Dumanı
Yanmamış tütünde 2.500 kadar kimyasal madde tespit edilmiştir, yanma ve oksidasyonlar sonucu yeni kimyasallar oluşarak bu miktar 4.000’in üzerine çıkmaktadır. Gerek sigara dumanı, gerekse etrafa atılan izmaritler havayla temas ettiği sürece okside olarak çok daha zararlı kimyasal bileşikler teşekkül eder. Bu nedenle, sigara içen kişinin içine çektiği “ana duman” ile etrafa yayılan “yan duman” farklı özelliklere sahiptir. Özellikle kanserojen maddeler sigaranın yan dumanında çok daha fazla miktarda bulunmaktadır. Örneğin önemli kanserojen maddelerden olan nitrozaminler yan dumanda 10 ila40 kat daha yüksek bulunmaktadır.
DSÖ verilerine göre yılda 8 milyondan fazla kişi sigara nedeniyle hayatını kaybetmekte olup bunun 1,2 milyon kadarını sigara içmeden dumanına maruz kalanlar oluşturmaktadır.
Kanser ölümlerinin en önemli nedeni sigaradır. Tüm kanserlerin erkeklerde yüzde % 40-45’i, kadınlarda %30’u sigaraya bağlıdır. Akciğer kanserinden ölümlerin %90’ı kronik tıkayıcı akciğer hastalıklarından ölümlerin %75-90’ı, koroner kalp hastalıklarından ölümlerin %25-30’u sigarayla ilişkilidir.
SİGARA DUMANINDAKİ EN ÖNEMLİ KİMYASALLAR
1- NİKOTİN
Sigaraya bağımlılık yapan, nikotin maddesidir; nikotin sinir sistemi ve kalp damar sistemi üzerinde olumsuz etkiler oluşturur. Düşük dozlarda sinir sistemini uyarıcı, yüksek dozlarda ise baskılayıcı etki gösterir. Damarlarda kasılmaya yol açarak tansiyon yükselmesine, nabzın süratlenmesine yol açar. Ayrıca kanın pıhtılaşma eğilimini arttırır. Nikotin tarımda böcek öldürücü olarak kullanılabilen bir zehirdir. Bir paket sigara nikotini bir defada enjekte edildiğinde insanı öldürmeye yeterlidir. Vücutta nikotin özellikle beyin, kalp, akciğer ve kaslarda birikmektedir. Nikotin plasenta ve sütle çocuğa geçer, teratojeniktir. Hamilelikte sigara kullanımı, düşük, ölü doğum ve düşük tartılı bebek riskini arttırır. Ayrıca doğumdan sonraki dönemde bu çocuklarda Tip 2 diyabet, obezite, hipertansiyon, nörolojik bozukluklar, solunum sistemi rahatsızlıkları, kısırlık… gibi problemler daha fazla ortaya çıkmaktadır. Nikotin, dopamin, norepinefrin ve beta endorfin (mutluluk hormonu) gibi hormonların sentezini uyararak zevk alma, gerginliği azaltma gibi etkiler oluşturur. Bir müddet sonra bu hormonların doğal sentezi nikotin nedeniyle baskılanarak nikotine bağımlı hâle gelinir. Nikotin alınmadığında yoksunluk belirtileri (sıkıntı, yorgunluk, baş ağrısı, sinirlilik, uykusuzluk, dikkat ve hafızada zayıflama, konsantrasyon güçlüğü…) ortaya çıkar. Böylece kişiler sigaraya bağımlı hâle gelmiş olurlar. Esasında tiryakilerde sigara içmediklerinde ortaya çıkan stres durumu, doğal endorfin salgılanmasının bizzat sigara nedeniyle baskılanmış olmasındandır. Alınan nikotinle birlikte bu hâl ortadan kalkmaktadır. Açıkçası yalancı bir kahramanın tehlikeye düşürdükten sonra sizi kurtarma rolü oynamasına benzer bir tarzda, sigara bizzat kaybettirdiği mutluluğunuzu iade ederek kendisi mutluluk veriyor algısı oluşturmaktadır. Kişide stres hâli sigaraya yönlendirir, endorfin senteziyle geçici bir rahatlama olur, arkasından doğal üretim baskılandığından tekrar stres artar, bunu atlatmak için yeniden sigara içilir ve böylece fasit bir döngü oluşur. Sigara dünyadaki en yaygın ve en kolay bağımlılık yapan maddedir. Sigara içmeyi deneyen her 4 kişiden 3’ünün tiryaki olması durumun vahametini göstermek açısından yeterlidir. Dünya Sağlık Örgütü araştırmaları göstermiştir ki düzenli olarak günde tek bir sigara dahi kişiyi bağımlı yapabilmektedir. En az bir yıl sigara kullananlar genellikle artık bağımlı hâle gelmiştir. İrade dışı bir şeye bağımlı olma hâli sigaranın yol açtığı zararların belki de en önemlisidir.
2- KANSEROJEN MADDELER
Tütün dumanındaki maddelerden 70 kadarının kanserojen olduğu tespit edilmiştir. Bunlar arasında özellikle insan kanserlerinde en etkili olanlar nitrozaminler, benziprenler, fenoller ve aromatik hidrokarbonlardır. Sigaranın yan dumanında bu maddeler daha yüksek miktarda bulunmakta ve bu durum sigara içilen tüm kapalı alanları tehlikeli hâle getirmektedir. Normal havalandırma sistemleri bu durumu gidermek için yeterli olmamaktadır. Sigara içerdiği kanser yapıcı maddelerin yanı sıra vücudun savunma mekanizmalarını/bağışıklık sistemini bozarak kanser gelişimini kolaylaştırmaktadır. Ayrıca diğer zararlı maddelerle etkileştiğinde bu risk daha da artmaktadır. Örneğin sigara ile birlikte alkol kullanımı zararlı maddelerin vücut dokularına girişini kolaylaştırmaktadır. Sigara tiryakilerinde ağız, yemek borusu gibi sindirim kanalı kanserleri, alınan alkol miktarıyla orantılı şekilde artmaktadır. Akciğer kanseri bütün dünyada sık görülen bir kanser çeşidi olup %90 üzerinde sigaraya bağlıdır, sigara içenlerde 20-40 kat daha sık görülmektedir. Sigara içenlerin yakınlarında dahi akciğer kanseri 2-3 kat fazla görülmektedir. Ayrıca mesane, böbrek, pankreas, mide, rahim ağzı… gibi pek çok kanserle sigara arasında ilişkiler bulunmaktadır.
3- İRRİTAN (TAHRİŞ EDİCİ) MADDELER
Sigara dumanında bulunan pek çok madde solunum yollarında, gözde tahrişe neden olur. Bu nedenle sigara içmeyen birçok kimse sigara dumanından aşırı rahatsız olur. Bunlarda gözde yaşarma, burun ve boğazda rahatsızlık hissi, baş ağrısı, bulantı gibi belirtiler ortaya çıkar. Tahriş edici maddeler solunum yollarında daralmaya, doğal savunma mekanizmalarının bozulmasına neden olur. Özellikle solunum yollarının yabancı partiküllerden, mikroorganizmalardan temizlenmesinde temel rol oynayan titrek tüylü epitel tabakasının fonksiyonu kaybolur. Bu durum yabancı maddelerin birikmesine ve aşırı balgam sekresyonuna neden olur. Bütün bunların yanı sıra akciğerlere kadar ulaşabilen mikropların etkisiz hâle getirilmesinde rol oynayan güçlü fagositik hücreler olan akciğer makrofajlarının aktivitesini bozarak solunum yollarını enfeksiyonlara elverişli hâle getirir. Bu nedenle sigara içenler akciğer hastalıklarına çok daha kolay yakalanırlar ve zor iyileşirler.
4- KARBONMONOKSİT
Sigara dumanında %1-5 oranında bulunan karbonmonoksit kanın hemoglobinini karboksihemoglobine dönüştürerek oksijen taşıma kapasitesini düşürür. Normalde %0,5-3 kadar olabilen karboksihemoglobin sigara içenlerde %15 seviyelerine çıkabilmektedir. Oksijen taşınmasının azalması doku ve organların beslenmesini bozar, kişinin iş gücünü/efor kapasitesini azaltır, çabuk yorulmasına neden olur. Karbonmonoksit nikotinle birlikte kalp ve damar hastalıklarının oluşmasını kolaylaştırır, ayrıca kandaki C vitamini seviyesini düşürür.
Sigaranın Sağlık Zararları
Sigara erken ölüm ve sakatlıkların önlenebilir en önemli sebebidir. Vücudun bütün doku ve organlarının kanlanmasını ve oksijenlenmesini bozarak sistemik etkiler oluşturur. Vücut direncini, bağışıklık sistemini olumsuz etkiler; enfeksiyonlara eğilimi arttırır; yaralar/kırıklar daha ağır seyreder ve geç iyileşir. Cildin canlılığı azalır, erken kırışır, sarkar; saç dökülmesi artar, tırnaklar bozulur. Üreme ve cinsel fonksiyonlar olumsuz etkilenir. Kemiklerin yapısı zayıflar ve daha kolay kırılır. Genel olarak sigara içenlerde tat ve koku duyularında körelme, iştah bozuklukları oluşur. Ağız ve dişlerde katran birikimi mikrobik faaliyetlere elverişli ortam oluşturur, diş çürüklerini artırır. Tükürük kanallarında tıkanma ağız kuruluğuna ve acı tat hissine neden olur; kötü, tiksindirici bir koku ortaya çıkar.
Kalp damar sistemi hastalıkları
Sigara kan damarlarının daralmasının (vazokonstriksiyon) yanı sıra damarların yapısını bozarak damar sertliğini hızlandırır. Ayrıca damar geçirgenliğini arttırır, trombositlerin kümeleşmesini ve pıhtı oluşumunu hızlandırır. Sigara içme esnasında parmaklara giden kanda %60 kadar azalma olduğu ölçümlenmektedir. Bütün bunlara bağlı olarak özellikle beyin, kalp ve bacak damarları başta olmak üzere tıkayıcı damar hastalıklarına yol açar. Bacak arter tıkanıklığı (Buerger hastalığı) %95 sigaraya bağlıdır. Miyokard enfarktüsü normalde genç kadınlarda çok nadir görüldüğü hâlde, sigara içen kadınlarda 5-10 kat yüksektir. Sigara ve doğum kontrol hapları -her ikisi de pıhtılaşma eğilimini arttırdığından- birlikte kullanıldıklarında enfarktüs riski oranı önemli ölçüde artmaktadır. Sigara içenlerde koroner kalp hastalığı 2-4 kat, aort anevrizması (balonlaşma) 5 kat fazla görülmektedir. Beyin kanamaları sigaraya bağlı olarak artmaktadır. Orta yaş grubunda sigara içenlerde kalp damar hastalıklarından ölüm riski 3,5 kat fazladır. Kalp enfarktüsü %25 oranında sigarayla ilişkilidir.
Solunum sistemi hastalıkları
Kronik (uzun seyirli) tıkayıcı akciğer hastalıklarının en önemli nedeni sigaradır. Sigara solunum yollarını tahriş ederek iltihabi değişikliklere, öksürük ve aşırı balgam sekresyonuna neden olur. İltihabi değişiklikler zamanla kansere zemin teşkil eden bir yapı (meteplazi) oluşturur. Kronik bronşit, amfizem (akciğerde solunuma katılmayan ölü alanların genişlemesi ile solunum kapasitesinin azalması, nefes darlığı ve giderek solunum ve kalp yetmezliğine varan hastalık tablosu) %80-90 oranında sigaraya bağlıdır. Ağır amfizem şekilleri sigara içmeyenlerde hemen hiç görülmemektedir. Günde 20 ve üzeri sigara içenlerde tıkayıcı akciğer hastalığından ölüm oranı 10-40 kat yüksek bulunmuştur. Ebeveyni sigara içen çocuklarda solunum yolu enfeksiyonları çok daha fazla görülmektedir.
KANSER
Tütün kullanımının yaygın olmadığı dönemlerde kanser hastalığı genellikle 50 yaşlarından sonra görülürken günümüzde çok daha erken yaşlarda ortaya çıkmasının sebebi gençlerin erken yaşlarda sigaraya başlamasıdır. Gelişmiş ülkelerde kanser ölümlerinin %40-45’i sigaraya bağlıdır. Kadınlarda eskiden % 10’un altında olan bu oran giderek yükselmektedir. Erken yaşlarda görülen kanserlerin %25-35 kadarı sigaraya bağlıdır. Sigarayla birlikte alkol kullanma sigaranın kanser oluşturma riskini büyük ölçüde arttırmaktadır.
İş yerlerinde kanser oluşturma potansiyeli olan zararlı maddelerin etkisi sigarayla birleştiğinde daha da artmaktadır. Özellikle asbest tozlarına maruz kalınan yerlerde asbeste bağlı kanser gelişme riski sigara içenlerde 80 kat artmaktadır. Kanser ölümlerinde, %90’ı sigaraya bağlı olan akciğer kanseri birinci sırayı almaktadır. Kanser tedavisi gören bir hasta 5 yılı atlattığında tedavi başarılı sayılmaktadır. Akciğer kanserleri hastalarının ancak %5 kadarı bu süreyi atlatabilmektedir. Bu nedenle akciğer kanseri için tek etkili yol önlem almak, yani sigaradan uzak durmaktır. Sigara içenlerde ağız, gırtlak kanserleri 5-10 kat, yemek borusu, böbrek, mesane ve pankreas kanserleri 3-5 kat yüksek bulunmuştur. Özellikle ağız, gırtlak ve yemek borusu kanserlerinde alkolün de önemli rolü bulunmaktadır. Sigaranın yaygın olduğu ülkelerde mesane kanserlerinin erkeklerde %50’si kadınlarda %25’i sigarayla bağlantılıdır. Sigara içmediği hâlde dumanına maruz kalan kişilerde de kanser riski artmaktadır. Zira sigara yan dumanında önemli kanserojenlerden nitrozamin 10-40 kat, benzipren 2-6 kat daha yüksek bulunmaktadır.
Günümüzde kanserden korunmanın altın kuralları sigara ve alkolden uzak durma, gereksiz/hatalı ilaç kullanımından sakınma ve ölçülü beslenmedir.
Sindirim sistemi hastalıkları
Sigaranın iştah, tat, koku alma problemleriyle birlikte ağız kuruluğu, acı tat ve kötü koku oluşumuna yol açtığı, dişleri sararttığı ve diş çürüklerini arttırdığı herkesçe bilinen hususlardır. Sigara midenin sfinkter mekanizmasını bozduğundan bu kişiler sıklıkla hava yutarlar. Mide ülseri, içilen sigara miktarıyla orantılı şekilde artış gösterir. Sigara içenlerde ülser iyileşmesi zor olmakta, tekrarlamalar daha sık ortaya çıkmaktadır. Ülsere bağlı mide delinmesi ve kanamalarının %80’den fazlası sigara içenlerde görülmektedir. Kalın bağırsağın (kolon) ülserli iltihabı (ülseratif kolit) sigara içenlerde daha sık görülen bir durumdur.
Kadınlar ve sigara
Kadınlar üzerinde sigaranın zararları erkeklerden fazladır. Sigaranın genel zararlarına ek olarak kadınlara özel çeşitli zararları da bulunmaktadır. Sigara içen kadınlarda adet bozuklukları ve erken menopoz sık görülmektedir. Ayrıca menopoz sonrası kemik erimesi (osteoporoz) sigarayla birlikte artış göstermektedir. Doğum kontrol hapları kullanan kadınlarda kalp damar sistemi hastalıkları riski sigarayla birlikte oldukça artmaktadır. Kadınlarda genel olarak 50 yaşın altında enfarktüs nadir görüldüğü hâlde sigara içenlerde bu hastalık içilen sigara miktarıyla paralel şekilde artmaktadır. Sigara içmeyenlerle karşılaştırıldığında genç yaşlarda sigara içenlerde, tehlike daha da artmaktadır. Günde 2 paket ve üstü sigara içen kadınlar arasında enfarktüs riski 45-49 yaş gurubundakilerde 5 kat, 25-29 yaş grubundakilerde ise 13 kat yüksek bulunmuştur. Başka risk faktörleri (kolesterol-lipid yüksekliği, hipertansiyon, diyabet, doğum kontrol ilaçları kullanma…) bir arada olduğunda bu tehlike çok daha artmaktadır. Sigara da doğum kontrol hapları da kanın pıhtılaşma eğilimini arttırdığından beraberlikleri enfarktüs riskini önemli ölçüde arttırmaktadır. Sigara içen kadınlarda kısırlık oranı artmakta, cinsel fonksiyonlarda azalma meydana gelmektedir. Sigara kadınları estetik açıdan da olumsuz yönde etkiler. Sigaraya bağlı olarak cildin kanlanmasının azalmasıyla esnekliği azalır, kurur ve daha çabuk kırışmalar ve sarkmalar gösterir. Saçlar canlılığını kaybeder ve daha çabuk dökülür.
GEBELİK VE SİGARA
Anne karnındaki bebeğin gelişmesini etkileyen en önemli faktör sigaradır. Gebelik sırasında annenin sigara içmesi bebeğin sağlığı açısından büyük bir felakettir. Sigara dumanındaki nikotin ve karbonmonoksite bağlı olarak kan dolaşımının bozulmasıyla bebeğin beslenmesi engellenir. Bunun sonucu olarak bebekte gelişme geriliği oluşur. Sigara içmeyle paralel şekilde düşük, erken doğum, ölü doğum ve doğumdan sonra erken bebek ölümü oranları artmaktadır. Sigara kullanımı ile anormal gebelik olayları (plasentanın anormal yerlere yerleşmesi, doğum zarlarının erken ayrılması veya yırtılması… ) arasında yakın ilişkiler bulunmaktadır. İçilen sigara sayısı ile düşük doğum tartılı bebekler arasında belirgin bir paralellik tespit edilmiştir. Sigara içenlerde 2.500 gramdan düşük tartılı bebek oranı içmeyenlere göre %50-130 daha fazladır. Kilo eksikliği yanı sıra bu çocuklarda boy uzunluğu, göğüs ve baş çevresi değerleri de normalin altındadır. Hamilelik sırasında sigara içen annelerin çocuklarının doğumdan sonraki gelişmelerinin de daha zayıf olduğu; bunların psikolojik ve duygusal sorunlar gösterdikleri; okul başarı oranlarının, dikkat düzeylerinin düşük olduğu tespit edilmiştir.
ÇOCUKLAR VE SİGARA
Yapılan çalışmalarda sigara içilen ailelerde çocukların solunum enfeksiyonları nedeniyle daha sık hastaneye başvurdukları dikkatleri çekmiştir. Bu durum karşısında, çocukları korumak için ABD’de bazı eyaletlerde kamusal alanlarda sigara yasağına ek olarak çocuklu evlerde de sigara içmenin yasaklanması yönünde kanuni düzenlemeye gidilmiştir.
Bebeklerde beslenme sonrası sancı nöbetleri (kolik) sık görülen bir durumdur. Çoğunlukla bu bebekler şiddetli ağlama ile birlikte yumrukları sıkılmış, bacakları karnına doğru çekilmiş ve yüzleri kıpkırmızı hâldedirler. Bu belirtiler sindirim kanalındaki şiddetli kasılmalarla ilişkilidir. Yapılan araştırmalarda anne babanın sigara içmesi ile kolik nöbetleri arasında paralellik bulunmuştur. Sigara içmeyen ailelerde %30 civarında görülebilen bu durum, günde 1-10 sigara içen ailelerde %45, 11-20 sigara içenlerde %69 ve 20’den fazla içenlerde %91 olarak bulunmuştur.
İlkokul çocukları üzerinde yapılan araştırmalarda anneleri sigara içenlerin akranlarına göre öğrenme geriliği gösterdikleri tespit edilmiştir. Küçük yaşta sigaraya başlayan çocukların % 85 kadarı ileri yaşlarda da bu alışkanlığı sürdürmektedir. Bunlarda erken yaşta hastalıklar, kanser ve erken yaşta ölümler daha sık görülmektedir.
İÇMEDEN SİGARA DUMANINA MARUZ KALMA (PASİF İÇİCİLİK)
Sigara dumanı zehirli ve kanserojendir. ABD İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü sigara dumanını “iş yeri kanserojeni” olarak tanımlamıştır. Sigaranın yan dumanında oksidasyonlar sonucu kanser yapıcı maddeler çok daha yüksek oranlara çıkmaktadır.
İnsan hayatının büyük bir kısmı kapalı mekânlarda geçmektedir. Bu yerlerde sigara içildiğinde dumanına maruz kalanların içenler kadar etkilendikleri ortaya konmuştur. Sigara içilen yerlerde çalışanlar veya eşi sigara içenler günde 14 sigaraya eş değer miktarda içmiş gibi etkilenmektedir. İçmediği hâlde dumanına maruz kalanlarda kısa dönemde baş ağrısı, göz-burun, boğaz tahrişi, mide bulantısı… gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır. Ancak uzun vadede bunlarda da sigara içenlerdekine benzer hastalıklar baş gösterir. Sigara içenlerin eşlerinde akciğer kanseri 2 -3 kat, kalp hastalığından ölüm oranı 4 kat yüksek bulunmuştur. Sigara içen ailelerin çocuklarında solunum rahatsızlıkları oldukça yüksek oranlarda ortaya çıkmaktadır.
Sigaranın Ekonomik ve Sosyal Zararları
Sigara büyük çapta iş kaybına yol açtığı gibi, oluşturduğu hastalıklar nedeniyle de uzun süreli tıbbi bakım ve tedavi masraflarına neden olur. Sigara dumanı yorgunluk ve baş ağrısı oluşturarak iş verimini azaltır.
Sigaranın yol açtığı hastalıkların teşhis ve tedavi harcamaları, iş gücü kaybına bağlı ekonomik zararlar, dikkatsiz sigara tiryakilerinin yol açtığı yangınlar sebebiyle ortaya çıkan can ve mal kayıpları küçümsenemeyecek boyutlardadır. ABD’deki tüm yangınların %25’inde dikkatsiz sigara tiryakilerinin sorumlu olduğu tahmin edilmektedir.
Sigara izmaritinin yol açtığı çevre kirliliği ve bunların temizlenmesi için yapılan masraflar ciddi boyutlardadır. Kanada Havayolları sigarasız uçuşlara başladıktan sonra sırf kül tablası temizliğinden tasarrufla yılda 700.000 USD kazanç sağladığını açıklamıştır.
Sigaraya karşı mücadele için bilhassa Batılı ülkelerde çok büyük harcamalar yapılmaktadır. Dar gelirli tiryakilerin, gelirlerinin önemli bir bölümünü sigaraya harcamaları eş ve çocuklarına mahrumiyet yaşatmakta, bazen de rüşvet, hırsızlık… gibi yasa dışı yollara sürüklenmelerine neden olmaktadır.
Sigara hem sağlığı hem toplumu ve hem de ahlakı bozan amansız bir düşman gibidir.
SİGARA BAĞIMLILIĞI
Sigara dünyadaki en yaygın bağımlılık yapan maddedir. İçerdiği nikotin maddesi orta derecede bir fiziki bağımlılık oluşturmaktadır; sigarada psikolojik bağımlılık daha kuvvetlidir. Gerginlik ve sıkıntıyı azaltmak için bir anlık içilen sigara zamanla psikolojik bir alışkanlık, davranış biçimi olmaya başlar. Sigara kesildiğinde zihni faaliyetler yavaşlar, yorgunluk, uykusuzluk, baş ağrısı ve şiddetli sigara içme isteği kendini gösterir. Ciddi şekilde sigarayı bırakmak isteyip de başarısız olunması, içmediği zaman yoksunluk belirtilerinin (şiddetli içme isteği, huzursuzluk, endişe ve öfke hâli, baş ağrısı, sersemlik hâli, dikkatini toplayamama, çarpıntı, uyku bozuklukları… ) ortaya çıkması, ciddi solunum ve dolaşım sistemi rahatsızlığına rağmen sigara içmeyi devam ettirme… gibi durumlar sigara bağımlılığının oluşmuş olduğunu gösterir. İleri derecede bağımlı tiryakiler sabah uyandıklarında ilk olarak sigara içmek isterler. Bu kişiler sigara içme yasağı olan yerlerde bir hayli zorlanırlar. Sigarasız kaldıklarında yoksunluk belirtileri gösterirler. Bu belirtiler bağımlılık derecesine göre farklılık gösterir. Ancak bütün bu belirtiler kararlı bir şekilde sigara içilmediğinde bir müddet sonra geçebilmektedir. Kişi irade gösterip birkaç hafta sigaradan uzak kaldığında vücut normal dengesine yeniden döner ve büyük ölçüde bağımlılıktan kurtulur. Ancak ileri derecede bağımlı olanların sigarayı bırakabilmeleri için tıbbi ve psikolojik yardım almaları gerekir.
Sigara içme yaygınlığı
Sigara sanayinin 1918 yılında kurulmasıyla birlikte sigara alışkanlığı 1960’lı yıllara kadar hızla artmıştır. Avrupa’da 1950’li yıllarda erkeklerde sigara içme oranının %70 olduğu belirtilmektedir. Sigara firmalarının sponsorluğunda tüm film kahramanlarının, sanatçıların, siyasi kişilerin, kısaca toplumun rol model aldığı tüm figürlerin sigaranın yaygınlaşması için birer araç olarak kullanılması bu dönemin tipik özelliğini oluşturmaktadır. Adeta sigara içmenin toplumda ayrıcalıklı bir üst kimlik gibi algılatılması başarılmıştır.
Sigaranın zararları konusunda yeterli bilgi birikimi oluştuktan sonra özellikle 1970’li yıllardan itibaren gelişmiş Batı ülkelerinde sigara tüketiminde düzenli bir düşüşe geçildiği hâlde, üçüncü dünya ülkelerinde bunun tam aksi yönde sigara tüketimi hızlı bir artış göstermiştir. Bunun temel nedeni gelişmiş ülkelerdeki kısıtlamalar karşısında sigara firmalarının kampanyalarını yeni pazarlara yöneltmeleridir. Sigaranın yaygınlaşmasıyla birlikte sigarayla ilişkili hastalıklarda da büyük artışlar olmuştur.
Türkiye, kişi başı sigara tüketimi açısından Avrupa ülkeleri arasında Yunanistan’dan sonra ikinci sırada yer almaktadır. 1988 yılında yapılmış çalışmalara göre ülkemizde sigara içme oranı erkeklerde %63, kadınlarda %27 kadardır. Sigara içenlerin %20’si sigaraya 11-14’lü yaşlarında başlamaktadır.
İstanbul’un gecekondu bölgelerinde yapılan bir çalışmada ilkokul çocuklarının %25’inin sigarayı denediği, erkeklerin %10’unun, kızların ise %7’sinin sigara içtiği ortaya konmuştur. Bu çocuklarda sigaraya başlama nedeni olarak sıkıntı, arkadaş yerini tutması, anne babayla zıtlaşma, kızgınlık ve büyüklere karşı direnme, gösteriş, yaşça büyük görünme isteği, arkadaş ısrarı, zevk vermesi, gevşetmesi, anne baba içtiği için içilmesi… gibi hususlar belirtilmiştir.
Ülkemiz adına en vahim durum topluma, genç nesillere örnek olması gereken öğretmenlerin, doktorların sigara konusundaki özensizlikleridir. Her iki meslek grubunda da sigara içme oranları ne yazık ki toplumun pek gerisinde kalmamaktadır.
SİGARA İLE MÜCADELE
Sigaranın zararlarıyla ilgili olarak on binlerce makale yayımlanmıştır. Bu yoğun bilgi birikimine rağmen pasif içiciliğin zararları ancak 1970’li yıllarda anlaşılmıştır. Bu konudaki bilimsel araştırmaların sonuçları topluma yansıyınca gelişmiş ülkelerde sigara karşıtı kampanyalar başlatıldı. Bu kampanyalarda sigara içmeyenlerin sağlığının korunması ve içenlerin topluma verdiği zararlar dile getirildi. Bunun sonucunda gelişmiş ülkelerde sürekli ve kapsamlı politikalar izlenerek toplumun sağlığının korunmasının yanı sıra milyonlarca kişinin sigarayı bırakması sağlandı. İngiltere’de 1965, Kanada'da 1972 yılanda televizyonlarda sigara reklamları yasaklandı. Norveç'te 1973’de bütün yayın organlarına yasak getirildi. İngiltere’de 1971’de toplu taşıma araçlarında sigara yasağı kondu. Benzer uygulamalar Almanya, ABD gibi diğer ülkelerde de yapıldı. ABD'de pek çok işyerinde sigara yasağı uygulandı.
Toplumun sağlığına değer veren ülkeler vatandaşlarını sigaranın zararlarından korumak için çeşitli yasal düzenlemeler getirmişlerdir. Örneğin Kanada’da 1990’da “Sigara İçmeyenlerin Sağlığı Yasası” Norveç'te 1975'te “Tütün Yasası”… gibi.
Konuyla ilgili çalışmaların yapılmadığı veya yetersiz olduğu ülkelerde ise sigara alışkanlığı artarak sürmektedir. Bizim ülkemizde uzun bir süre askerlere bedava sigara dağıtılmıştır.
Gelişmiş ülkelerde artık sigara içmeme toplumsal bir değer olarak kabul görmekte ve içmeyenlere daha fazla itibar edilmektedir. Buna karşılık sigara içenlere hastalıklı/bağımlı insan gözüyle bakılarak değersizleştirilmektedir.
Sigara mücadelesinde başarılı olmuş ülkeler genel olarak doktorların içme oranının çok düşük olduğu ülkelerdir. Bu açıdan doktorlara büyük sorumluluklar düşmektedir.
”Sigarasız hayat” tüm insanlar için temel bir haktır. Aynı ortamı paylaşanlardan birinin diğerlerinin yanında sigara içmesi ahlaki ve hukuki olarak hakka tecavüzdür. İnsanlar bu konuda duyarlı olmalı, birbirini uyararak dumansız ortamlar oluşturmalıdır.
Sigara alışkanlığının önlenmesi öncelikle bir eğitim sorunudur. Temel hedef sigara alışkanlığı kazanmamış çocuk ve gençlerin korunması, bu konuda bilinçlendirilmesi olmalıdır. Bunun asgari şartı onlara kötü örnek olmamak, en azından yanlarında içmemektir. Çocukların örnek alacakları en önemli kişiler anne – baba, öğretmen ve doktorlardır. Bu kişilerin çocukların yanında sigara içmeleri her türlü mücadeleyi boşa çıkartır. Olumsuz örnekler göz ününde olduğu sürece sigaranın zararlarından bahsetmek fazla bir yarar sağlamaz. Çocukların boş zamanlarının faydalı meşgalelerle değerlendirilmesi ve sigaranın zararları konusunda baskı yapmadan mentalitelerine uygun şekilde eğitimleri gerekir. Eğitilmeden yasaklama getirilmesi çocukların sigaraya eğilimlerini arttırabilir.
Ne yazık ki bütün önlemlere rağmen sigara tüketimi özellikle kadınlar ve gençler arasında hızla yayılmaya devam etmektedir. Sigarayı bırakmak tamamıyla bir irade meselesidir. Hemen herkeste bu irade mevcuttur. Ancak aşırı tiryakilerde bu irade gücünü canlandırabilmek için yardım gerekir. Bu amaçla hastanelerde özelleşmiş sağlık hizmetleri sunulmaktadır. İlk adım “bırakmayı deneme” için kişinin ikna edilmesidir. Sonuç tamamıyla kişinin kararlı ve azimli olmasına bağlıdır. Sigarayı bırakmaya niyetlenen kişi niçin bırakması gerektiğini iyice kafasına yerleştirmelidir. Bunun kendisini birçok zarardan koruyacağına inancı tam olmalıdır.
Sigarayı bırakan kişi başlangıçta şiddetli bir içme isteği altında bir hayli zorlansa da bu dönem 1-3 hafta içinde atlatılabilir. Bu devreden sonraki sigara isteği genellikle psikolojik nedenlerde ilgili olup tutum ve davranış değişiklikleri yapmayı gerektirir. Sigara içme isteği belirdiğinde farklı aktivitelerle (oturuyor iken ayağa kalkıp derin nefes almak, kısa yürüyüş yapmak, ellerini bazı işlerle meşgul etmek, düşük kalorili besinler veya meyve yemek…) bunu atlatmaya çalışmak gerekir. Sigarayı bırakanlar daha az öksürük, solunum sıkıntısı çekeceğini, koku ve tat duyularının düzeleceğini, çok daha sağlıklı olacaklarını, çevresiyle daha sıcak ve güvenli ilişkileri olacağını, ayrıca ekonomik kazanç sağlayacaklarını… düşünmelidirler. Sigarayı hatırlatıcı unsurlardan, ortamlardan mümkün olduğunca uzak kalınmalıdır.
Sigara ve Müslümanlar
Müslüman şahsiyet temel misyon olarak kendisini ve çevresini iyiye, güzele, doğru olana yönelten; kendini ve çevresini kötülükten, yanlışlıktan, çirkin işlerden arındıran ve gerektiğinde bu uğurda her türlü fedakarlığı göze alan, insanlara güzel örnek olan kişidir.
”Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz, iyiliği emreder, kötülüğü engeller ve Allaha inanır / güvenirsiniz” (Al-i İmran suresi 110).
İslamın yüce değerleri bu dinin temsilcileri (Peygamber ve müminler) eliyle insanlığa sunulmaktadır.Allah (cc) resulünü müminler için, onları da tüm insanlar için şahit / örnek kılmıştır (Hac suresi 78). O şanlı resul, tebliğ ettiği İslam dinini en güzel şekilde yaşayarak temsil etmiş, bu hususta insanları cezbedici, yaklaştırıcı, sevdirici unsurlara azami itina göstermiş; nefret ettirici, itici, rahatsız edici, ürkütücü olmaktan şiddetle kaçınılmasını emretmiştir. İslamın önderi, duruşu, yürüyüşü, konuşması tebessümü, temizliği, giyinişi, güzel kokusu… ve her hâliyle müslümanlar için incelik, zerafet, nezaket ve güzellik örneğidir. Dünyada O’na sevdirilen 3 şeyden birisi güzel koku iken, O’nun yolunda olmaya çalışanların güzel koku yerine tiksindirici pis sigara kokusunu çevrelerine yayması oldukça düşündürücüdür.
İslam’da gerek kendine, gerekse başkalarına zarar vermek yoktur. Aksine insanlara eza, sıkıntı veren şeyleri ortadan kaldırmak imanın bir gereği sayılmaktadır. Müslümanın eza verici şeyleri gidermek bir yana bizzat insanlara rahatsızlık vermesi, sigara izmaritlerini ortalığa atarak çevreyi kirletmesi… bu prensiplerle ne kadar çelişmektedir.
Cemaatle namazın büyük faziletine rağmen, Peygamber efendimiz soğan - sarımsak yiyenlerin insanları rahatsız etmemeleri için camiye gelmemelerini istemiştir. Aslında her iki gıda da rahatsız edici koku dışında helal, faydalı ve hatta şifalıdırlar. Buna mukabil sigaranın çok daha rahatsız edici kokusuna ek olarak zarar verici, sağlığı bozucu etkileri bulunmaktadır.
İslam dini, insanı şerefli saymış ve ona zarar veren şeyleri yasaklamıştır. Kur’anda açıkça belirtilmiş olan haramlara (leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar) dahi insan hayatı / sağlığı söz konusu olduğunda, haddi aşmamak kaydıyla, izin veren dinimizin (Bakara 173, En’am 145) bu hassasiyetine karşılık,hiçbir makul sebep olmadan, keyfi şekilde sağlığı tehlikeye atmak izah edilebilir bir durum değildir.
Gerek Buhari ve gerekse de Müslim'de yer alan bir hadis- i şerifte, haramların belli olduğu, helallerin de belli olduğu, ancak bu iki grup arasında bir de durumu açık şekilde bilinmeyen şüpheli şeylerin olduğu belirtildikten sonra, tehlikeye (harama) düşmemek için şüphelilerden kaçınılması tavsiye edilmektedir. Kur’anda haramların açıkça belirtildiği ayetler yanında bir de Araf 157 gibi haram ve helallerin illetini (haramlık ve helallik sebeblerini) belirten son derece dikkat çekici bir ayet daha bulunmaktadır.
”……O Peygamber onlara tayyibatı (iyi, temiz,sağlıklı, hoş şeyleri) helal, habaisi (pis, mundar, kötü, zararlı şeyleri) haram kılar…” (Araf 157).
Bu ayet helal ve haramlarla ilgili evrensel ve kıyamete kadar insanlığa rehberlik edecek temel ilkeyi sunmaktadır. Yoksa tüm haramların / helallerin tek tek sayılması ancak bir dönem için mümkün olabilirdi ve sonrası için Kur’an, dinamizmini, çağlar üstü niteliğini kaybederdi.
Sayısız yolların kavşağında “Sırat-ı Müstakim” olanın işaretçisi / rehberi olması gereken müslümanların şahsi davranış kusurlarıyla bu yolun tıkayıcısı, ürkütücüsü konumuna kendilerini düşürmemesi gerekir. “Allah (c.c) yolunda sarfedin, kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın, en güzel şekilde davranın, şüphesiz Allah (c.c) muhsinleri sever (Bakara,195)”.
Sigara içmek ve gelirinin bir kısmını bunun için harcamak israf olarak değerlendirilse de,gerçekte israf bir malın veya değerin faydasız/lüzumsuz sarf edilmesidir. Sigarada ise kendisi, ailesi ve çevresi adına lüzumsuz değil, zarar verici bir tüketim söz konusu olup israfın bir hayli ötesine geçmektedir.
Mü’min değil zararlı şeylere, sırasında helal olanlara dahi kendini bağımlı kılmayan, nefsine/iradesine hakim olabilen kişidir.
Sigara içme oranı günümüzde gelişmişlik, kültür düzeyi ve insana saygının önemli bir göstergesi hâline gelmiştir. Gelişmiş/medeni ülkelerde artık sigara içenlere kültürsüz, düşük seviyeli kişiler gözüyle bakılmakta, işe alırken sigara içmeyenler tercih edilmektedir.
İnsan potansiyel olarak akletme, muhakeme, irade, sevgi, merhamet… gibi üstün niteliklerle donatılmış bir varlıktır. Ancak çoğunlukla uyarılmaya, yol gösterilmeye ve bilinçlendirilmeye ihtiyaç gösterir. Bir insanı ancak kendisi (özgür iradesiyle) engelleyebilir.
İnsanın saygınlığı başkalarına karşı gösterdiğİ saygı, sevgi ve nezaketle, haklarına riayetle doğrudan ilişkilidir.
Acı hissetme “canlılık” alameti, başkalarının acısını hissetme ise “insanlık” alametidir. Kendi keyfi için insanların havasını kirletme, onları rahatsız etme, hiçe sayma açık bir kul hakkı ihlali olduğu kadar aynı zamanda kişinin kendi bedenine ihaneti, toplumsal saygınlığını ortadan kaldırmasıdır. Bütün bunlardan daha kötü olanı ise insanın iradesini zararlı bir şeye bağımlı hâle getirmesidir.
Mü’min büyük hedeflerin insanıdır. Peygamber efendimiz, İslam’ın özgün niteliğine daima vurgu yapmış, ibadetlerde ve hatta basit bir kıyafette dahi başkalarına benzemeyi hoş karşılamamıştır.
Bugün müslümanlar, kimlerle özdeşleştiklerini, hangi davranışlara örnek olduklarını, neyin reklamını yaptıklarını iyi sorgulamalıdır. Mü’min iç aleminin güzelliği kadar, dış görünüşü ve davranışlarıyla da güzelliği yansıtabilmelidir.
Müslümanın bir işi açıkça yapması bir nevi onun meşruluğunu ilan etmesidir. Bu açıdan serbest şekilde sigara içen müslümanlar, sigara firmalarının reklamını yaparak, sömürü çarklarına alet olarak, insanlara kötü örnek olarak… büyük vebal altına giriyorlar. Sigara sadece içenleri ilgilendiren bireysel bir sorun değil, aile ve yakın çevreleri başta olmak üzere tüm toplumu kapsama alanına alan ciddi bir sosyal problemdir. Bu nedenle sigara içmeyenlerin de sağlıklı bir toplum yapısı oluşması için ellerinden gelen gayreti göstermeleri gerekmektedir.
Netice-i kalem akl-ı selim için yol bellidir.
İradene sahip çık, özgürlüğünü feda etme.
Kul hakkından kork, kimseye eziyet verme.
Kendine merhametli ol, ihanet etme.
Akıllı için lafın tamamı gerekli değildir.
“Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen” Şeyh Galip (1757-1799)
(Kendine saygılı ol, zira sen kainatın özü ve gözbebeği olan ademsin)
*Prof.Dr Mustafa Samastı /
1951 yılında Sakarya’da doğdu. 1969’da Vefa Lisesi ve 1975’de İstanbul üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun oldu.Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları uzmanı olan Samastı Profesörlüğünü Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde aldı.İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı olarak görev yaptıktan sonra emekli oldu. Prof.Dr Mustafa Samastı,Kutupyıldızı Derneği Başkan Yardımcısıdır.