İlaçsız Hayat Mümkün mü?
Dr. Ümit Aktaş iyileşmek için kullanılan ilaçların insanı daha çok hasta ettiğini düşünüyor. Bu amaçla ‘İlaçsız Yaşam’ isimli bir kitap yazdı. Tecrübeli hekim, okuyucularına nasıl iyileşeceğini değil, nasıl hasta olmayacağını öğretiyor
İlaçların tedavi edici özelliğinin yanı sıra vücuda verdiği zararlar son zamanların önemli tartışma konularından. Hasta olduğumuzda ilaç mı kullansak yoksa bitkisel ürün takviyesiyle mi tedavi olsak ikilemi artık neredeyse herkesin yaşadığı bir durum. Bu ikilemi fark eden fitoterapi (bitkilerle tedavi) uzmanı Dr. Ümit Aktaş, İlaçsız Yaşam kitabında ilaç kullanmadan doğal yollarla hastalıklardan nasıl korunacağını anlatıyor.
Bağışıklık sistemini bitkilerle güçlü tutmanın mümkün olduğunu söyleyen Aktaş, tıbbın bitkisel tedaviyi görmezden gelmesinden şikâyetçi: “Türkiye'de tıp fakültelerinde bitkilerle tedavi bilimi okutulmadığı için doktora giden hasta, hastalığıyla ilgili hangi bitkiyi kullanacağını bilmiyor. Hatta bunu sorduğu zaman bir de doktordan azar işitiyor. Sorusunun cevabını alamayan hasta, başka noktalara başvurmak zorunda kalıyor. Bu kimi zaman aktar kimi zaman internet ya da televizyonda gördüğü bir kişi oluyor. Sonra yalan yanlış tedavilere başlıyor. Bunun engellenmesinin tek yolu doktorların bu eğitimi alması. Avrupa'da doktorlar bu eğitimi alıyor. Aslında biz de Avrupa Birliği müktesebatını imzalarken tamamlayıcı tıp uzmanlığı eğitimini vermeyi taahhüt ettik.”
Antibiyotikten önce insanlar ne yapıyordu?
Kitapta, hasta olmamayı öğrettiğini yazan Dr. Ümit Aktaş, bunun nasıl mümkün olduğunu şöyle açıklıyor: “Hastalanmadan yaşamak mümkün çünkü vücutta bir bağışıklık sistemi var. Bu sistem, tüm vücudun temelidir. Bağışıklık sistemini nasıl koruyacağınızı bilirseniz hastalanmadan yaşarsınız. Kitapta bunu anlatıyorum. Tamamen bitkisel tedavilerin üzerinde duruyor, insanların doktora gitmeden sağlıklarını nasıl koruyacaklarını anlatıyorum.
Örneğin siz hamur işini çok seviyor olabilirsiniz. Ekmeksiz yapamıyor olabilirsiniz. Fakat fırıncı mayasıyla üretilmiş beyaz ekmek yiyorsanız bu, sağlığınız için külliyen zararlı. Bu ekmeği ekşi mayayla tam buğdaylı, tam çavdarlı yaparsanız çok yediğinizde yine kilo alırsınız ama en azından faydalı besinler alırsınız.” Kimyasal ilaç sektörünün hastalıkları tedavi etmediğini, sadece belirtileri yok ettiğini ifade eden Aktaş, bunun bilinçli yapıldığını düşünüyor: “Mesela yüksek tansiyon hastalığında hastaya ilaç verip tansiyonunu düşürürsünüz ama hasta iki gün ilacını kullanmasa tansiyonu yine fırlar.
Bu şekilde hastanın yüksek tansiyonunu tedavi etmiyorsunuz. Sadece birtakım ilaçlarla o tansiyonu düşürüyorsunuz. İlaç sektörü bunu bilinçli yapıyor. Sadece belirtileri tedavi eder ki hasta ömür boyu ilaç kullansın.” Antibiyotik kullanımının yan etkilerinden bahseden uzman, kitapta insanların antibiyotikten önce hayatlarını nasıl devam ettirdiklerinin sorusunu soruyor: “Madem antibiyotikler bu kadar vazgeçilmez, insanlar antibiyotikten önce ne yapıyordu? Çok fazla yalan var. Mesela diyorlar ki antibiyotik olmadan yaşayamazsınız, enfeksiyonları tedavi edemezsiniz ama yüzyıllarca yaşadık. Üstelik antibiyotiğin yan etkilerinden de bahsetmiyorlar.
Ben 18 yıllık doktorum ve fakülteden mezun olduğumda antibiyotiklerin kalbe yaptığı yan etkilere dair hiçbir yayın yoktu. Antibiyotiklerin, ani kalp ölümlerine yol açtığı son yıllarda ortaya çıktı. Mesela Türkiye'de de kullandığımız bir antibiyotik için Amerika Sağlık Örgütü, bir buçuk ay önce kalpte ritim bozukluğuna ve ani kalp ölümlerine yol açtığına dair bir uyarı yayınladı.” Aktaş, antibiyotiklerin vücuttaki faydalı bakterileri öldürdüğünü de ifade ediyor.
'Kansere ve romatizmaya zerdeçal'
Kemoterapinin kanser tedavisindeki olumlu etkisine inanmadığını söyleyen Dr. Ümit Aktaş, bunu Amerika'da ölüm oranlarına dair yapılan bir araştırmaya dayandırıyor. Araştırmaya göre kemoterapinin kullanılmaya başlandığı son 50 yılda kanserden kaynaklanan ölümlerde artış var. Bunun yerine Aktaş kanser için farklı tedavi yöntemleri öneriyor: “Kanser teşhisi konulduğunda yapılabilecek pek çok tedavi şekli var.
Örneğin bitkilerle tedavi. Dünyanın her yerinde kanser immünoterapi dediğimiz bağışıklık sistemi tedavisiyle tedavi ediliyor. Türkiye'deyse böyle bir şey yokmuş gibi hareket ediyoruz. Doktorlar buna itiraz ediyor ama bu bilimsel bir bulgu. Bununla ilgili her sene dünyada binlerce yayın çıkıyor. Sadece zerdeçalın kanserdeki etkileriyle ilgili 751 tane yayın var. Brokolinin kanserdeki etkileriyle ilgili 483 tane yayın var.” Romatizma rahatsızlığının ilerleyen evrelerinde kullanılan tedaviyi de eleştiren Aktaş, bu uygulamanın bağışıklık sistemine zarar verdiğini söylüyor: “Romatizmada kanserde kullanılan ilaçlar kullanılıyor.
Bu ilaçlar hastanın bağışıklık sistemini bastırdığı için vereme yol açıyor. Enfeksiyonlara açık hale getiriyor. Hastayı kansere karşı savunmasız hale getiriyor. Hastaya bu tedaviyi uygulamadan önce iki şahit eşliğinde muvafakatname imzalatıyorlar. Böyle bir tedavi olabilir mi? Oysaki romatizma bir bağışıklık sistemi hastalığıdır. Yapılması gereken, bağışıklık sisteminin dengelenmesi, düzenlenmesidir. Bu, bitkilerle tedavi ve hastasına göre seçilecek akupunktur, ozon gibi tedavilerle mümkündür. Aynı zamanda yine zerdeçalın romatizmadaki kullanımıyla alakalı bir sürü yayın var.”
Bağırsaklar vücudumuzun ikinci beyni
İlaçsız Yaşam kitabında Dr. Ümit Aktaş, bağırsakları insan vücudunun ikinci beyni olarak nitelendiriyor: “Bağırsaklar bağışıklığın en büyük organı. Bağışıklık sisteminin yüzde 80'i bağırsaklara yerleşiyor. Bağırsakların kendine ait bir sinir sistemi var, tıp ki beyin gibi... Bizim omuriliğimizden daha fazla sinir hücresi var burada. Üstelik bu sinir sistemi beyinden bağımsız çalışıyor. Beyinle bağlantısı kesildiğinde çalışmaya devam ettiği görülmüş. Beyin ne üretiyorsa bağırsaklardaki beyin de onu üretiyor. Bu yüzden bağırsaklar çok önemli, onlara iyi bakmamız gerek. Bağırsaklar sağlıklıysa vücudumuz da sağlıklı olur.”