Amasyalı Sabuncuoğlu Şerefeddin
İsmi Şerefeddin bin Ali bin el-Hac İlyas, lâkâbı Sabuncuoğlu el-Mütetabbib’dir.
Dr. Mahmut TOKAÇ
İsmi Şerefeddin bin Ali bin el-Hac İlyas, lâkâbı Sabuncuoğlu el-Mütetabbib’dir.
Anadolu’nun yüzyıllar boyunca önemli ilim ve kültür merkezlerinden biri olan Amasya’da Hicrî 788 (Miladî 1385-86) yılında dünyaya gelmiştir. Amasya’nın ilmi yönü ağır basan bir ailesinden olup Çelebi Sultan Mehmed’in hekimbaşısı Sabuncuoğlu Mevlânâ el-Hâc İlyas Çelebi’nin torunudur.
Genç yaşında Amasya Dârüşşifâsı’nda Burhâneddin Ahmed’den tababet tahsil eden Sabuncuoğlu Şerefeddin, aynı dârüşşifâda14 yıl hekimlik yaparak görgü ve tecrübesini arttırmıştır. Bir ara Kastamonu’da İsfendiyar Beyin hizmetinde çalışmıştır. Fatih Sultan Mehmed’in hükümdar olmasından sonra, hayatının olgunluk döneminde ortaya koyduğu Türkçe tıp eserleri ile Türk tıbbına büyük hizmetler etmiştir.
Hekimliği yanında hattatlığıyla da meşhur olan Sabuncuoğlu, ikisi kendisine ait, ikisi de başka hekimlere ait 4 tıbbi eserin otograflığını (müellif hattı/yazarın kendi eliyle yazması) yapmıştır.
Ölüm tarihi tam bilinememekle birlikte Mücerrebnâme adlı eserinin yazılış tarihi olan Hicrî 873 (Miladî 1468-69) yılında halen hayatta olduğu anlaşılmaktadır.
ESERLERİ
1- Terceme-i Akrâbâdîn:
Cürcânî’nin Farsça yazdığı “Zahîre-i Harizmşâhi” isimli tıp kitabının sonundaki “ilaç hazırlanış şekillerini içeren kitap” anlamına gelen Arapça ve Farsça’da Akrâbâzîn olarak isimlendirilen kısmının tercümesidir. Sabuncuoğlu Şerefeddin, sadece eserin 31 bölümlük bu kısmını tercüme etmekle kalmamış 2 bölüm de kendisi ilave etmiştir. Eserde ilaç yapımına dair genel bilgiler yanında çeşitli ilaç tarifleri ve bu tariflerin hangi hastalıkların tedavisinde kullanılacağı belirtilmiştir. Eserin sonunda ise bir sözlük yer almaktadır.
2- Cerrahiyetü’l-Haniye:
Bazı kaynaklarda Amasya’da hüküm süren İlhanlılara ithafen Cerrahname-i İlhaniye olarak anılsa da İlhanlıların Sabuncuoğlu’nun doğumundan yaklaşık 50 sene önce tarih sahnesinden silinmiş olması dolayısıyla bu ithaf pek mümkün görünmemektedir. Paris nüshasının iç kapağındaki notta “Kitab-ı Cerrahiyet-i Haniyyet-i bi’t-Türkiyyeti’l-ma‘ruf Cerrahnâme-i fi’t-Tıbb” yazması adının Cerrahiyetü’l-Haniye olmasının daha doğru olduğunun kanıtıdır.
Endülüslü ünlü hekim Zehravi’nin “et-Tasrif limen acez an telif” adlı tıp kitabının 30. bölümü olan Cerrahi kısmının tercümesidir. Metinde bazı değişiklikler mevcutsa da en önemli katkısı cerrahi girişimlerin minyatürlerinin olmasıdır. Eserin orijinalinde olduğu gibi birçok cerrahi alet resimleri de yer almaktadır.
Paris ve Millet Kütüphanesi nüshaları müellifinin kendi hattıyla yazılmış ve minyatürler de bizzat kendisi tarafından yapılmıştır. Kitabın Paris nüshasının tıpkı basımı ve transkripsiyonu Türk Tarih Kurumu tarafından 2 cilt halinde yayımlanmıştır.
3- Mücerrebname
Hayatının sonlarında, 85 yaşında iken yazdığı ve kendi tecrübelerini aktardığı telif eseri diğerlerinden daha fazla yayılmış ve kütüphanelerimizde pek çok nüshası bulunmaktadır.
17 bab’dan (bölümden) meydana gelen eser, çevresindeki hekim dostlarının arzusu üzerine yıllar boyu edindiği tecrübeleriyle, faydasını gördüğü çeşitli ilaç terkiplerini bir araya getiren eczacılığa ait bir kitaptır.
Eserin mukaddimesinde, 14 yıl Amasya Dârüşşifâsı’nda tabiplik yaptıktan sonra tecrübe ettiği terkipleri bir araya derleyip muhtasar bir risale halinde yazmasının sebebini, “Hayru’n-nasi men yenfeu‘n-nas” (İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır.) hadisi olarak açıkladıktan sonra gelecekteki öğrencilerden yazara hayır duada bulunmalarını talep etmektedir.
Sabuncuoğlu Şerefeddin’in bu eserinin en önemli özelliği deney ve gözlemlerini aktarmasıdır. Zaten adı da “Deneylerin neticesi olan kitap” manasına gelmektedir. Eserin pek çok yerinde bildirilen deneylerden bir tanesini aynen kendi anlatışıyla vererek dilinin ne kadar sade olduğunu da gözler önüne serebiliriz:
“Bir yılancı geldi, bir kuvvetli ef’i vardır diyü medh iddi, eyle olsa ol hinde ben tiryaktan yimişüdüm, eyiddim var efini getür didüm, vardı ol yılanı etürdi, elinden alup sol elimin sebbabe parmağına tuttum, ısırtdum. Ondan sonra bu tiryaktan bir şerbet dahi isti`mal itdüm ve ol yılan ısırdığı yere dahi bağladım. Şöyle müşahade itdüm ki ol yılanın ağusu ne bedenimde esr itdü ve ne hod parmağım şişdi.”
Amasya Dârüşşifâsı
Arapça kitâbesinden, Hicrî 708 (Miladî 1308-09) tarihinde, İlhanlı Hükümdarı Sultan Olcaytu Muhammed Han’ın karısı İlduş (Yıldız) Hatun’un kölesi olan Anber b. Abdullah ile Anadolu Emîri Ahmed Bey’in inşa ettirdiği yaygın olarak bilinse de Osmanlı Arşivlerindeki belgelerde Amasya Sultan Alâeddin Dârüşşifâsı olarak geçtiği için aslında Selçuklu Sultanı 1. Alâeddin Keykubat (1220-1237) döneminde ilk defa yapılması ve İlhanlıların 1308 yılında Amasya’yı ele geçirmesinden sonra tamiratı yapılırken mevcut kitabenin konulmuş olması muhtemeldir.
Dikdörtgen planlı, açık avlulu, eyvanlı, kenarlarda tonoz örtülü mekanları bulunan tipik bir Selçuklu medresesidir. Muhteşem taç kapısı bir abide gibidir.
Amasya’da uzun yıllar çalıştığı ve başhekimliğini yaptığı bu darüşşifa günümüzde Sabuncuoğlu Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesi olarak hizmet görmektedir.
Kaynaklar:
1- Bayat, Ali Haydar: Amasya’lı Sabuncuoğlu Şerefeddin (788H/1386-873H/1468’den sonra) Bibliografyası, Tıp Tarihi Araştırmaları, C: 2 s.92-101.
2- Baylav, Naşit: Eczacılık Tarihi, İstanbul, 1968, s. 113.
3- Baytop, Turhan: Türk Eczacılık Tarihi, İstanbul, 1985, s. 68-69.
4- Döğen, Şaban: Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, Yeni Asya Yayınları, İstanbul,1984, s.284-287.
5- İhsanoğlu, Ekmeleddin - Şeşen, Ramazan - Akpınar, Cemil - İzgi, Cevad: Türkiye Kütüphaneleri İslami Tıp Yazmaları (Arapça-Türkçe-Farsça) Kataloğu, IRCICA, İstanbul,1984, s. 274-275.
6- Kılıç, Abdullah: Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Şefkat Abideleri, Şifahaneler, Medicalpark, İstanbul, 2012.
7- Süveren, Kenan - Şar, Sevgi: A Study on Medical Plants which are Given in Mücerrebname, Ank.Ü.Ecz.F.Tez çalışması.
8- Yıldırım, Nuran: Sabuncuoğlu Şerefeddin, DİA, 2008, C: 35, s. 358-359.