Saraydaki Yabancı Hekim'den Afrika'da Türk Hekime

Rastladıklarımdan ilki meşhur seyyah İbni Batuta'nın (1304-1377) seyahatnamesinde yer alıyor.1330'lu yıllarda Anadolu’yu ziyaret eden İbni Batuta,o sırada Birgi'de bulunan Aydınoğlu Mehmet Bey'i  sarayında ziyaret  eder. Ziyaret sırasında başka ileri gelen şahıslar da oradadır. Şımarık tavırlar gösteren ve Aydınoğlu Mehmet Bey'in yakınına oturan kişinin kimliği İbni Batuta'nın merakını celbeder. Çıkışta sorunca bu şahsın Mehmet Bey'in yahudi kökenli doktoru olduğunu öğrenir.
İbni Batuta bu yahudi doktorun bir müslüman beyin sarayında bir din aliminden daha çok rağbet görmesini yadırgar.
Her ne kadar Osmanlı Devleti Sultan 2. Beyazıt döneminde Edirne'de dünyanın ilk 'Daruşşifa ' (1488-1878) larından birini yaptırıp , burada hastaları musikiyle tedavi edecek kadar bir zirrveye çıksa da  sonraki yıllarda bu zirvenin devamı gelmez.
Sultan 2.Mehmet'in Roma seferi öncesi yahudi olan doktoru  tarafından zehirlenmesinden gelinen noktayı anlıyoruz.
Yabancı doktora teslimiyet ve bağımlılığın sonraki yıllarda artarak devam ettiğini hatıra kitaplarından anlıyoruz.
Nitekim ‘Peçevi Tarihi’nde Sultan 3.Mehmet'in (1566-1603) vezirlerinden biri olan Lala Mehmet Paşa’nın Portekizli bir doktor tarafından yanlış tedavi sonucu öldürüldüğünü okuyoruz.(Peçevi,1982,s.300)
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisinde bu Portekizli hekimin de yahudi olduğu belirtilir.
Sultan 2. Abdulhamit'in devri saltanatını anlatan Başkatibi ‘Tahsin Paşa'nın Yıldız Hatıraları'nda da yabancı doktorlara gösterilen hüsnü teveccühün devam ettiği dikkat çeker.
Tahsin  Paşa'nın Hatıralarında “Hünkar hastalanınca Alman imparatorunun itimadını haiz,etıbbadan Profesör Bergman ve muavini Dr. Bir celbolunarak tedavi ettirildi. Bunlardan Doktor Bir'in liyakatı mazharı takdir olunarak İstanbul'da alıkonuldu.Kendisine bir yalı ve yüksek maaş tahsis edildi.(Tahsin Paşa,1990,s.17) ifadesi dikkat çeker.
Müteakip yıllarda,yabancı doktorlar Osmanlı hiyerarşisinde bürokrat olarak görev almaya başlarlar. Bunu da  Dr.Şerafettin Mağmumi'nin hatıralarından anlıyoruz.
Bati Anadolu ve Suriye'deki kolera salgınında görev yapmak üzere seyahat eden Dr. Mağmumi Hatıralarında “Hıfzısıhhai Umumiye Fevkalede Müfettişi Bongofski Paşa Hazretlerinin muavini doktor Yuliken Efendiden bir mektup aldım.” (Mağmumi,2010,s.165) diyerek bu ayrıntıyı anlatır.
Velhasılı, tabebet korusunda geri kaldığımız, bu stratejik ilmi yabancılara tevcih ettiğimiz anlaşılıyor.
Çok şükür ki son 10 yılda farklı bir süreç işlemeye başladı.
Başta derneğimiz Kutupyıldızı olmak üzere Türkiye, yabancı ülkelerdeki sağlık mağdurlarına ücretsiz yardıma koşuyor.
Avrupalılar bizim devlet adamlarını yeterince zehirle tedavi ettikten(!) sonra , son 100 yıldır Afrika halkına musallat olmuş,onları zehirle tedavi etmeye başlamışlardı.
Bu sürecin sonunda Afrikalı biçareler dinlerinden ve sağlıklarından olmaya başlamışlardı.Çünkü Avrupalı beyazlar, Afrikalıya hem dinini sunuyor, hem kobay olarak kullanmayı tercih ediyordu.
Şimdi Afrikadaki sahayı Türk doktorlar teslim aldı.
Bir Afrikalı  köylü bu değişimi şöyle anlatıyor:Siz de beyaz,onlar da (avrupalılar) beyaz. 
Ama siz kar beyaz!