Van-Erşiş Depremi ve Afetlere Hazırlıklı Olmak

23 Ekim 2011’de Van-Erciş depremini yaşadık. 700’e yakın insan öldü, yüzlerce insan yaralandı. Sivil savunma birlikleri, 112 ekipleri, Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri (UMKE) ile yardıma koşuldu. Kızılay daha bir hazırlıklı idi, sivil toplum kuruluşları geldi, aşevleri kuruldu, çadırlar dağıtıldı, çadır kentler kuruldu.


Afetlerde en önemli hususlardan biri de tahliye, afet bölgesini boşaltmaktır. Hele depremde, düşünebiliyor musunuz? Alt yapı, üst yapı zarar görmüştür. Ev, su, elektrik, doğalgaz, hela yok insanlar ne yapsınlar?
Van Sağlık Müdürü Dr. Orhan Çetinkaya Bey’le görüşüyorum, yapıla-bilecekler hakkında konuşuyoruz, insanların Van’dan ayrıldıklarını, üzüldüğünü söylüyor, ona halkın doğru bir çözüm ürettiğini, denetimli tahliyenin doğru olduğunu hatırlatıyorum.
Herkesin gönlünden geçen bir kampanya başlatılıyor. “Evim evindir Van” Çeşitli şehirlerimizden vatandaşlarımız evleri yıkılan Ercişlileri evlerinde misafir etmeye hazırlanıyor. Ülkemizden, dünyanın birçok yerinden Erciş’e yardım gitti; giyim eşyası, ev eşyası, gıda maddesi en çok gönderilenler arasında idi.
Kutupyıldızı’ndan Selahattin Semiz kardeşimiz depremin ilk saatlerinde itibaren ne yapabileceğimizi soru-yordu. Depremin dördüncü günü ancak deprem bölgesine varabildim.
Hava soğuk ve yağışlı idi. Erek Dağına kar yağmıştı. Van 1700 m yüksektedir, kış erken gelir ve sekiz ay sürer. Van’ın Cadde ve sokaklarında dolaşıyorum. Hayat yavaş yavaş devam eden artçılara rağmen yeniden başlıyor.
Tıp Fakültesi Hastanesini, arkadaşları komşuları arıyorum, bulduklarım var, gidenler, bulamadıklarım var, şehrin %70’e yakını boşalmış....
Öyle yolda giderken Üniversite İlahiyat Fakültesinden Cemaleddin ve Ziraat Fakültesinden Şevket Hocalarla karşılaşıyorum. Tekrar görüşebilmenin sevincini yaşıyor, hasret gideriyoruz. İşte o gün orada karşılaştığım daha sonra evinde misafir kaldığım Doç. Dr. Şevket Alp sizler için depremi ve daha sonra yaşanan ikinci depremi yazdı.
Deprem bölgesinde insanların sağlığı birçok açıdan tehlikeye düşebiliyor; alt yapı da zarar görüyor, şebeke suyu kirlenebiliyor, onun için ambalajlı, pet şişelerdeki sular içiliyor, bu şekildeki su ile insanların tüm ihtiyaçlarının karşılanması mümkün değil, temiz su kaynaklarının belirlenmesi, arızaların hızla giderilmesi, bu gerçekleşene kadar yeni hatların döşenmesi, çekilmesi ve tankerlerle su taşınması önem taşıyor.
Van şehir merkezinde yer yer arızalar olmakla birlikte sular kesilmemiş, su basınçlı aktığında pek bir tehlike olmuyor. Erciş’te ise şebeke zarar görmüş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi kuruluşu İSKİ ana kaynaktan kısa zamanda bir seyyar hat çekmiş, su şehir merkezine getirilerek oradan tankerle halka dağıtılıyordu.
Van’ın dışına kurulmuş olan afetle ilgili çalışmaların yürütüldüğü kriz merkezine gidiyorum. Bazı işler yapılmakla birlikte bir yorgunluk ve bir durgunluk olduğu fark ediliyordu. İlk yardım ve kurtarma çalışmalarından sonra şehirde ve köylerde ilk basamak sağlık hizmetleri başlatılıyor, ben de genç doktor arkadaşlarla birlikte köylere gittim.
Van merkeze bağlı köylerde hasar çoktu. Bir iki köy dışında fazla ölüm olmamıştı. Hava soğuktu, insanlar çadırlarda barınmaya çalışıyorlardı. Biraz daha korunaklı çadıra benzer ama tahtadan yapılmış Mevlana evleri denen barınaklar kuruluyordu. Bazı köylerde su şebekesi hasar görmüştü, sular ya akmıyor, ya da bulanık akıyordu. Sağlıklı değildi. Pet şişelerde sular içiliyordu. Tankerle su dağıtılması ve su şebekelerinin bir an önce tamiri gerekiyordu.
Depremin altıncı gününde bir kadın doğum hekim hanımla birlikte Van’dan Erciş’e zorlu bir yolculukla gittik. Erciş’te arama kurtarma çalışmaları tamamlanmış, yollar açılmaya çalışılıyordu, durum yine de insana ürperti veriyor, korkutuyordu. Soğuk, açlık biraz da ilgisizlik olunca, doktor hanım telaşa kapıldı.
Burada kalamayacağını hemen dönmek istediğini belirtti. Neyse ki yeni gelen ve idareyi üstlenen Kocaeli ekibi elemanları ilgilendiler ve doktor hanıma ve benzer şekilde