Afrika’da Var Olmak

Türkiye’nin Afrika ilgisi, açılımı diğer ülkelerden farklılıklar arzediyor. Diğer ülkeler temelde menfaat / çıkar / sömürge üzerine kurarken ilişkilerini, Türkiye yardım elini uzatıyor, Afrika halklarına.


Başbakan’ın Afrika gezisinin uğrak yerlerinden birisi de Nijer’di. Nijer deyince sizin aklınıza ne gelir bilemem ama benim aklıma İbrahim Ceylan gelir. Burada biraz çalışmalarından söz etmeliyim İbrahim Bey’in. Bir dernek çatısı altında faaliyetlerini yürütüyorlar.

Maksat gönüller bir olsun sloganıyla yola çıkan dernek, kıta ve/veya kara Afrika’nın sorunlarına eğiliyor, eğilmekle kalmıyor bizzat çözüm üretiyor, çözümün bir parçası oluyor, karşılık beklemeden. Onlara için Afrika insanının gülümsemesi yetiyor.  Şimdiye kadar benim okuduğum 13 yardım seferi düzenlemişler Nijer’e, sonuçlarını her gezi sonrası kamuoyu ile paylaşıyorlar.

Gazete haberinde, Nijer durağında başbakan Erdoğan’ın yanında yer alıyordu İbrahim Bey.

Türkiye’nin Afrika ilgisi, açılımı diğer ülkelerden farklılıklar arz ediyor. Diğer ülkeler temelde menfaat / çıkar / sömürge üzerine kurarken ilişkilerini, Türkiye yardım elini uzatıyor, Afrika halklarına. Aklınıza gelen veya gelmeyen onlarca dernek Afrika için çalışmalar yürütüyor. Sağlık Hizmetleri, su kuyuları, Ailelere keçi yardımı, eğitim ve ibadethane yapımı, yiyecek-giyecek yardımları vs vs yürütülen hizmetlerin birkaçı. Faaliyetlere katılanlardan öğrendiğimiz şeylerden biri de; Osmanlı oralarda olumlu izler bıraktığı için bizlere kabullenmelerinde sorun olmadığı, temelde sömürgeci beyaz insanı sevmiyorlar.

İş için Afrika’ya gidenler geçmişin ve yardım kuruluşlarının ortaya çıkardığı merhamet iklimine zarar vermeyecek kalitede iş yapmaları gerekiyor. Bunu söylememizin bir sebebi var: Savaş sonrası Bosna’ya iş yapma düşüncesiyle gidenler, oralarda dükkân açıp ticaret yapanların büyük bir kısmı esnafı öyle dolandırmışlar ki, şöyle bir söz söylenir olmuş “bunlar Osmanlıların torunu olamazlar/değiller”. Aynı sorun ile Afrika’da karşılaşmayacağımızı umarız. Endonezya ve Malezya gibi uzak diyarların doğru-dürüst ticaret yapan tacir vesilesiyle Müslüman olduğu hep anlatılagelen bir gerçekliktir.

Afrika, yıllarca köle ticareti olarak insan kaynağı, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri batılılar (Avrupa, Amerika vs) tarafından sömürülmüş olması yetmez mi gibi kimyasal/nükleer atıklarını da gömdükleri, attıkları çöplük haline getirilmeye çalışılmış bir kıtadır.

Tam özgürleşememiş, sömürgeciliğin baskı ve müdahalelerinden kurtulamayan Afrika ülkeleri yeni bir tür sömürgecilik dalgası ile karşı karşıyadır. Fransa’nın Mali saldırısını başka nasıl okuyabiliriz? Güçlü olan çıkarına/keyfine göre Afrika ülkelerine müdahale edebiliyor. Benzer bir saldırıyı Fransa Libya’ya da yapmıştı. Bu tür olaylar Birleşmiş Milletler gibi organizasyonların sömürgecilere hizmet ettiğini aşikâr bir şekilde gösteriyor. Ülkeler kaderine ter edildiği gibi, halklara ölüm kusan ülkelere de diğer batılı ülkeler destek çıkıyor. Türkiye’nin sesi ise cılız kalıyor. Kuruldukları ülke (Suud) halkına özgürlük mücadelesi yapmayan, despot krallık hakkında söz dahi söylemeyen bir örgüt/yapılanma, diğer halkı Müslüman ülkelerde batılı ülkelerce müdahale için gerekçe kaynağı oluşturması üzerinde durulması gereken bir konudur.

Türkiye geçmişte ve halen sömürgeci durumda bulunan ‘beyaz adam’ın truva atı durumuna düşmemeli, “iyiliği tavsiye, kötülükle mücadele” ilahi emir doğrultusunda çalışmalıdır.

Ne Yapmalı?

Yardım seferberlikleri için gittiğimiz ülkelerde kalıcı eserler bırakmalıyız ki bırakıyoruz. Yeterli mi.. değil. Kalıcı olmanın diğer koşulu da yine bu ülkelerde kalıcı ticari yapılar kurmadan geçiyor. Hem ülke yöneticileri hem de halk ile iç içe olmanın gereğidir bu. Böyle bir çalışma sömürge ülkelerinin hem ticari hem de misyonerlik faaliyetlerini yavaşlatacağı gibi, Afrika halkını da koparıldığı inançlarına geri döndürecektir. O halde ne bekliyoruz?

Frantz Fanon’un bir sözüyle bitirelim: “Hiç bir araç insana hakim olmasın. İnsanın insana kulluğu son bulsun. Yani ne ben başkasının kulu olayım, ne de ben başkasını kulluğa zorlayayım…” (Yeryüzünün Lanetlileri kitabından)