Siyah İncilerin Organik Yaşamı

Siyah İncilerin Organik Yaşamı

Salih Kasap (Afiyet Hastanesi Radyoloji Teknikeri)


Siyah incilerin organik yaşamı ile tanışmam ve hemhal olmak Sağlık Gönüllülerinin Nijer’e yaptığı seyahatlerden birinde nasip oldu. Gideceğim derneğin neler yaptığını ve gideceğim yerlerde nelerle karşılaşacağımı gidenlerden ve internetten araştırdım.


Sağlık Gönüllüleri İbrahim Ceylan Başkanlığında Nijer’in en kırsal kesimlerinden olan Tessaoua şehrinde gerçek mutluluğu bulmak isteyen doktorların ve gönüllülerin organize ettiği, gıda ve bence en önemlisi de temiz içme suyuna kavuşmalarını sağlamak için çalışıyorlar. Tabii ki bunlarla sınırlı değil keçi projesi ile gönüllülerin yaptıkları dul ve yetimlere 2 dişi bir erkek keçiden oluşan keçi ailesi 1 yıllığına emaneten veriliyor. Yılda iki kez doğum yapan keçiler 2’şer yavrudan 1 yılın sonunda 8-9 keçi elde ediyorlar. İlk verilen anaç keçiler aileden geri alınıp başka bir aileye veriliyor. Ailede kalan keçiler aile ekonomisine katkı sağlamanın yanında keçilerin hem sütünden hem de etinden yararlanıyorlar.


Nijer bir Afrika ülkesi olup genellikle Nijerya ile karıştırılan Sahra Çölünün hemen altında yer alan bir ülkedir. 2020 yılında yapılan nüfus sayımında 24 milyon kişilik bir nüfusa sahip olduğu bilinmektedir. Bizim gideceğimiz şehir olan Tessaoua halkının %98’i Müslüman ve %2’ninde Hristiyan olduğu bilinmektedir. Tessaoua Müslümanların Maliki ve Hanefi mezhebine mensup oldukları görülmektedir. Topraklarının %88 çöl olması tarım ve yaşamaya uygun arazinin sadece %2 olması BM raporlarına göre en fakir dünya ülkesi olarak belirlenmiştir. Denize sınırı olmaması sebebiyle tarımı yapılabilen tek gıda maddesi “milet”.  Evlenme yaşı 12-13 olup kadın başına düşen çocuk sayısı 8 olarak bilinmektedir. Ortalama yaşam süresi 45 olup anne-çocuk ölümleri çok yaygın olduğu görülmektedir. Resmi dilleri Fransızca olmasının nedeni ise Fransız sömürgesinin etkisinde kalmalarıdır. 1960 yılında BM’ nin kararıyla Fransa sömürgesinden kurtulmuş ama eğimde yeterli olmadıkları için eğitim konusunda ve ülke yönetiminde tekrar Fransa’ya başvurmuşlardır. Resmi dilleri Fransızca olup okur -yazar oranı %13’tür. Madenlerine gelince petrol ve uranyum açısından zengin bir ülke olmasının hiçbir faydası olmadığını görmekteyiz. Çünkü çıkartılıp işlenmiyor. Geniş kapsamda hayvancılık yapılmaya çalışılmakta ama su miktarının kısıtlı olması nedeniyle keçi bile zor yetiştirilebilmektedir. Bu topraklarda bir aile için keçinin hayati önem taşıdığı bilinmektedir.


Siyah incilere ulaşabilmek için 8 saat uçak yolculuğu, 17 saat kara yolculuğundan sonra siyah tenleri kadar benimsedikleri yoksullukları ve tüm bu zor şartlara rağmen güler yüzleri, tevekkülleri ile sizi karşılıyorlar kapıda. Siyah incilerin çocukları minik elleriyle bize dokunarak ne olduğumuzu anlamaya çalışırken ürkek bakışları ile bizi adeta büyülüyorlar. Farklı renkte, farklı dilde, farklı coğrafyada olmamıza rağmen aynı dine inanmanın ve aynı peygamberi önder seçmemizin tüm buzları eritip kardeş olmamızı sağlıyor. Siyah incilerin merakla bakan gözleri ile sizin onlara şefkat ile uzanan elleriniz ve gönlünüz buluşuyor. Onların dertlerine merhem olmaya geldiğimiz için içimizde gerçek mutluluğa ulaşmanın tufanı kopuyor.


Siyah tenleri gibi benimsedikleri yoksulluklarına rağmen hayati öneme sahip su bile orda abdest almalarına engel olmadığı gibi vakit girmeden abdest alma telaşı başladığı görülmekte, ellerinden geldiği kadarda sünneti seniyyeye uymaları yaptıkları imandan lezzet almalarını sağladıkları her hallerinden belli. Suç oranının da yok denecek kadar düşük ve Nijer hapishanelerinin boş olduğunu öğreniyoruz.


Yoksulluğun ve yokluğun tarifi yok bu ülkede. Tahayyül sınırlarının çok ötesinde bir hayat var orda. Şu an gözünüzün görebildiği, elinizin erişebildiği ne varsa bir düşünün siyah inciler yaşadığımız şu yüzyılda temiz içme suyu elde edemiyor. Musluğun, lavabonun, klozetin, elektriğin, televizyonun, telefonun, bilgisayarın, koltuk takımının ve çeşit çeşit yemeklerin ne olduğunu bilmiyorlar. Pek çoğunun kimlik kartı yok yani dünya nüfusu içinde bile yer almıyorlar. Hayata merhaba dedikleri ilk günlerde kimlik yerine Kabilelerine özel işaretlerle aidiyet belgeleri, yüzlerine kulaklarına atılan büyük çentikler veya yapılan kalıcı dövmeler taşıyorlar.

Bu siyah inciler o kadar sade bir hayat yaşıyorlar diyeceğim ama ORGANİK demek daha doğru olacak. Çünkü içtikleri su topraktan çıktığı hali ile bulanık ve klorsuz. Milet adı verilen tek gıda ürünü olan, süpürge tohumuna benzer bu yiyeceği, kadınlar dibeklerde döverek çorba tarzı veya yağda kızartarak  365 günü geçiriyorlar. Bir bidon suyu kilometrelerce uzaktan getirerek abdest, duş, yemek yapmak için mi kullanacaklar siz karar verin… Yaşadıkları evler tek odadan ibaret ve toprak kerpiçten yapılmış. Yatak, yorgan, yastık nedir bilmiyorlar. Ağız ve ter kokusu olmayan bu insanlar tam anlamıyla ORGANİK bir yaşam sürüyorlar.


Bu insanların bu kadar yoksulluğa rağmen çok mutlu oldukları yüz çizgilerinden belli ve her daim gülebiliyorlar. Siyah inciler, yoksulluğun mutsuzluk, zenginliğin mutluluk olmadığı, insanoğlunun gerçekten mutlu olmak için ne kadar az şeye ihtiyacı olduğunu gösterdi bana. Sevgiyle, muhabbet ile selamlaşmak, karşılıksız da verebilmek, paylaşmakmış gerçek mutluluk.

Son günümüzde daha çok işimizin kaldığını görmek beni hüzünlendiriyor. Memlekete vardığımda geçer diye düşünmüştüm ama geçmedi, geçmiyor rüyalarıma giriyor,  ruhuma işleyen masum gülüşleri gözümün önünden gitmiyor. Onların bu çaresizlikleri ile baş başa bırakırken siyah incilerimi ortak Rabbimiz olan rahmeti sınırsız, merhameti sonsuz olan ALLAH’A EMANET ediyoruz. Burada şunu görüyoruz ki asıl acınacak kişilerin bizler olduğu gerçeğini. Zira yaptığımız veya yapacağımız hiçbir amel onlarla yaşadığımız bu çağda ve bu dünyada bizimle beraber bu şartlarda yaşıyorken ALLAH’ın inayet ve merhameti olmadan nasıl cevap verebileceğimizi düşünüyorum.

Faaliyet Resimleri