15 Temmuz Gecesi Şahit Olduklarımız

15 Temmuz Gecesi Şahit Olduklarımız

1) Opr. Dr. Abdullah DAŞTAN: Kutup Yıldızı Sağlık Gönüllüleri Derneği Başkanı


15 Temmuz gecesi evde çocuklarla oturuyorduk. Saat 21:00 - 22:00 arası televizyondan kalkışma ile ilgili haberler duyduk. İlerleyen saatlerde komşum ve Derneğimizin Fikir Kulübü Başkanı Doç. Dr. Osman Ekinci Bey ile temasa geçerek durum değerlendirmesi yaptık. Sayın Cumhurbaşkanımız o sırada sokağa çıkma çağrısı yapıyordu.


“Bu gece sokağa çıkmamız gerekiyor yoksa hiç çıkamayacağız” diyerek darbeye karşı durmak amacı ile Osman Bey ve eşi Dr. Zeynep Hanımla yola çıktık.


Yolda bir kaç taksi çevirdik, telaşla evlerine gidiyorlardı. Darbe oldu diye kaçtılar bizi almadılar. Yürüyerek Çamlıca’dan Kısıklı Meydanı’na geldik. Yolda dernekteki arkadaşlarla irtibata geçtim. Genel sekreterimiz Av. Hüseyin Yürük Bey de Kısıklı Meydanındaydı. Dernek başkan yardımcımız Dr. Selahattin Semiz Bey Sivas'ta meydana doğru gidiyordu.


Kısıklı Meydanına darbeye karşı yürüyen vatandaşlarla geldik. Kısıklı’da epeyce bir kalabalık vardı. Bağıranlar, camii hoparlöründen konuşanlar vardı. Polisler milleti köprüye bırakmıyorlardı. “Tanklar gelecek buradan ayrılmayın” diyorlardı. Fakat biz köprüye gitmek istiyorduk. Çünkü bu gece köprüyü geçemezsek daha geçemeyeceğiz diyorduk.


Meydanda Dernekten arkadaşlar Adnan Çelikel ve Ali Reyhan Esen ve Ekmel Geçer beyle ve diğer dostlarla karşılaştık. Bir süre sonra zorlayarak köprüye giden yola doğru harekete geçtik. Köprüye doğru o yürüyüşümüzü hiç unutamam. Herkeste büyük bir vatan aşkı ruhu olduğuna şahit oldum.


Adnan Çelikel yol boyu bana “Şu kişiye şu kadar borcum var, birşey olursa haberin olsun” diyordu. Yol boyu köprüye giden tank ve içi asker dolu otobüs gördük. Bunları durdurmaya çalıştık. Adnan Çelikel otobüsün altında kalıyordu. Silah sesleri, tekbir sesleriyle birlikte köprünün girişine vardık. Osman Bey ve eşiyle o kargaşada birbirimizi kaybettik. Ben ve Adnan Bey köprüde tankların hemen önüne geldik. Sürekli silah sesleri ve tekbir sesleri vardı.


Sürekli ateşler yaralananlar ve şehit olanlar çoktu. Etrafımız tam bir savaş alanıydı. Bir ara silah sesleriyle yere kapandım bir kan gölünün içine düştüğümü anladım. Biraz önce vurulan kardeşimizin kanı orada küçük bir göl yapmıştı.


Hep tanklara hücum edip saldırmak istiyorduk fakat polisler “Siz durun özel harekat saldıracak” diye bizi durduruyorlardı.


Köprüde yanımızda pek çok kişi şehit oldu ve yaralandı. Çünkü tank ve askerler sürekli ateş ediyordu. Tankın halk üzerine topuyla ateş ettiğini gördüm. Sonra üzerimize gaz attılar. Biz en ön safta son itfaiye arabasının yanındaydık. Uçaklar alçak uçuşlar yapıyorlardı.


O sırada başörtülü bir bayanın erkeklere “Korkmayın!” diye bağırmasını unutamam. Tanklara doğru yapılan o hücumda da pek çok kişi şehit oldu. Yaşadığımız olayların bir kısmını cep telefonumla videoya çektim. O gece dışarıda olmak hayatımın en önemli olayıydı ve gurur kaynağıydı.


2) Doç. Dr. Osman EKİNCİ: Kutup Yıldızı Sağlık Gönüllüleri Derneği Fikir Kulübü Başkanı


Televizyon ve internette Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımızın bir darbe kalkışması olduğunu, karşı koymamız gerektiğini bildirmeleri üzerine dernek üyesi arkadaşlarla haberleşerek en yakın meydanda (bizim için Kısıklı meydanı ) buluşma kararı aldık.


Ben eşim Dr. Zeynep Ekinci ve Dernek Başkanımız Op. Dr. Abdullah Daştan beyle birlikte Kısıklı Meydanına vardık. Orada bulunan polisler ‘köprüde, Capıtol yakınında ve Acıbadem caddesinde tankların Kısıklı’ya doğru hareket halinde olduğunu’ söylediler.


Meydanda kalabalık artınca köprüde çatışma olduğunu haberleri gelince, beklemek yerine köprüye giderek tankların ilerlemesini durdurmaya karar verdik. Ben eşim Dr. Zeynep Hanım Abdullah Bey ve diğer arkadaşlarla köprüye yürüdük.


Köprüye yaklaştığımızda üzerimize ateş açıldı. Biz bunu plastik mermidir diye ciddiye almadık. Yüz metre kadar yaklaştığımızda tekrar daha yoğun ateş açtılar. Bu kez yanımızdaki arkadaşlar yere düştüler. Hareketsiz kalmaları üzerine biz de yere yattık. Onların kanamasını durdurmaya çalıştık. Ancak bazılarının kanaması çok şiddetli idi bazıları şehit olmuştu. Askerler sürekli ateş ediyorlardı, yerden kalkamıyorduk.


Yaptığımız sargılar kanamaları durdurmayınca bazı motosiklet ve arabalarla (sivil araç) yaralıları hastaneye göndermeye başladık.


Ben Haydarpaşa Numune Hastanesi’nin anestezi ve reanimasyon şefi olduğumdan Hastanede bana ihtiyaç olduğunu anlayınca yanımdaki dört ağır yaralıyı bir minibüse bindirerek eşim Zeynep hanımla birlikte hastaneye yola çıktık. Bazı engelleri aşarak hastaneye ulaştık.


Hastane adeta mahşer yeri gibi idi. Hemen elektif ameliyathaneleri de açarak sabah 09:00 a kadar otuza kadar yaralıyı ameliyat ettik.


Üç yaralı şehit oldu. Yirmi yedi yaralı ameliyattan salimen çıktı. Servislere aldık. Yoğun bakım ihtiyacı olanları yoğun bakıma aldık. O gece hastanemize yaklaşık 170 civarında şehit ve gazi gelmiş oldu.


Hiçbir yaralı tedavi konusunda mağduriyet yaşamadı. Tüm hastane çalışanları (nöbetçi veya gönüllü gelenler) sabah 09:00 kadar olağanüstü bir gayretle çalışarak yaraları sardık.

Benzeri dünyanın hiç bir yerinde görülmemiş bu hain darbe girişiminin bizde, milletimizde ve Devletimizde açtığı yaraların sarılması için en kısa sürede bu hainlere hak ettikleri cezanın verilmesini arz ve talep ederim.


3) Av. Hüseyin Yürük: Kutup Yıldızı Sağlık Gönüllüleri Derneği Genel Sekreteri


Akşam saatlerinde evimizde otururken televizyonda Boğaz Köprüsünü tutmuş askerleri görünce olaya bir anlam veremedik. ‘Herhalde bir terör saldırısı ihbarı oldu’ diye düşündük. Bir süre sonra Başbakan Binali Yıldırım televizyona bağlanarak ‘Bunun bir darbe kalkışması olduğunu’ söyleyince durum aydınlanmış oldu.


Hemen “TRT’yi açalım bakalım darbeciler orayı ele geçirmişler mi?” dedim. TRT de normal yayın devam ederken bir süre sonra kesildi. Ve Darbe gecesinin sunucusu olan bayan, darbe bildirisini gizleyemediği bir keyifle okudu.


Ak Parti Üsküdar eski ilçe başkan yardımcısı olduğum için il ve ilçe başkanlıklarından cep telefonu mesajı geldi. Gelen mesajlarda Ak Parti Üsküdar ilçe başkanlığına gelmemiz söyleniyordu. Hemen çıkmak için hazırlanırken Sayın Cumhurbaşkanımızın televizyon kanalındaki açıklaması ekrana geldi. Bunun üzerine eşimle birlikte evimizin yakınındaki Kısıklı Meydanı’na doğru yola çıktık. Üsküdar Belediyesi’nin Çamlıca Spor Tesislerinden itibaren bir büyük kalabalığın meydana doğru yürüdüğünü gördük. Bu sırada Başkanımız Abdullah Daştan Bey aradı onunla görüştük.


Kısıklı’da herkes ne yapacağını bilmez bir vaziyette toplanmıştı. Biri caminin önünde, biri su peyzaj çalışmasının önünde iki tane otobüs vardı ve üzerine insanlar çıkmıştı. Caminin önündeki otobüste isminin Nureddin olduğunu zor anladığımız bir kişi bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Diğer otobüsün üzerinde deliye benzer birisi garip şeyle söylüyordu. Herkes şaşkın şaşkın birbirine bakıyordu. Bir süre sonra kalabalıktan sakallı bir adam “Yahu bizi burada kuş gibi avlayacaklar. Burada bir saattir ne bekliyoruz?’ dedi.


Bunun üzerine birisi yüksek bir yere çıkarak avazı çıktığı kadar  “Köprüyü açalım, köprünün yolunu açalım! Burada boşuna beklemeyelim” dedi. Gözümün önüne Mısır’da Tahrir Meydanında günlerce bekleyip sonrada öldürülen Müslümanlar geldi. Akıbetimizin onlar gibi olmasından endişe ettim.


Eşimi bir kenarda bırakarak Kısıklı Meydanı’nın Üsküdar çıkışına doğru yürüdüm. Burada elinde makineli tüfekli iki sivil polis yolu tutmuş, bir de geçişi engellemek için barikat koymuşlardı.

Polislere “Açın şu yolu, köprüyü açmamız lazım” dedim. Polis bana ‘Cumhurbaşkanlığına bağlı olduğunu böyle bir talimat almadıklarını, yolu açamayacağını’ söyledi. Ben “Ne talimatı bekliyorsunuz? Darbe olmuş. Adamlar bizi burada kuş gibi avlayacaklar dedim. Bunu üzerine yaklaşık 10 kişi birden bastırınca köprüye geçişler başladı.

………………………..

Benim kanaatim bu Millet Allah’ın lütfu ile Darbecilerden kurtuldu. Bir daha böyle şeyler yaşanmaması için Anadolu Yunan Orduları tarafından işgal edildiğinde Sivrihisarlılar nasıl davrandıysa Devletimizin de ona benzer hazırlıkları yapması lazım.


 

Kurtuluş Savaşı Sırasında Sivrihisar’a giden Gazeteci Ahmet Emin Yalman Sivrihisar’ın halini şöyle anlatıyor: Gördüğüm yanmış yıkılmış şehir ve köylerin aksine Sivrihisar’ın hiçbir yerinin yıkılmadığını sevinçle gördüm. Halbuki Yunanlılar Sakarya harbinden geriye doğru çekilirken taş üstünde taş bırakmamak için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı. Sivrihisar’daki güzel sürpriz karşısında memnunluğumu belli edince Sivrihisarlılar şunu anlattılar: Tehlikeyi önceden gördük. Tedbir aldık. Kadın erkek bütün ahali, çeteler halinde etrafa yayıldık. Geçitleri tuttuk. Yunanlılar başka yerlere yaptıkları gibi Sivrihisar’ı yıkamadılar.(Ahmet Emin Yalman, Gördüklerim ve Geçirdiklerim, Pera Yayınları, İstanbul 1997,s.746)

Faaliyet Resimleri