GENÇLERİMİZİ EŞCİNSELLİK TEHLİKESİNE KARŞI NASIL KORUYABİLİRİZ?

GENÇLERİMİZİ EŞCİNSELLİK TEHLİKESİNE KARŞI NASIL KORUYABİLİRİZ?

Prof.Dr.Zeki Bayraktar (Üroloji Uzmanı)

İnternet çağında yeni tehditlerle karşı karşıyayız. Bunlardan biri de LGBT lobisinin dayattığı eşcinselliktir. Günümüzde eşcinselliğin öncülü olarak kabul edilen cinsiyet hoşnutsuzluğu [cinsel kimlik bozukluğu, cinsel karmaşa] olgularında dramatik artışlar gözleniyor. Elbette ki bu artışın muhtelif nedenleri var. Ancak baskın rolü LGBT aktivitesi, internet [sosyal medya etkileşimleri] ve hatalı ebeveyn tutumları oynuyor.   

LGBT lobisi dizi, sinema, reklam, sosyal medya ve hatta bilim camiasına nüfuz ederek   haddini aşıyor ve eşcinselliği adeta topluma dayatıyor. Eşcinsellere yönelik geçmişteki ayrımcılık ve mağduriyetleri istismar ederek yeni mağduriyetler oluşturuyor. Ancak ne yazık ki internet kullanımı [sosyal medya etkileşimleri] ve hatalı anne-baba tutumları da LGBT lobisinin işini kolaylaştırıyor. Bu nedenle haddini aşan LGBT aktivitesi yasaklanmalı en azından sınırlandırılmalı ve internet kullanımı da belli ilkelere bağlanmalıdır. Ancak bu iki konuda [LGBT aktivitesi ve internet kullanımı hususunda] ne tür tedbirlerin alınabileceği müstakil olarak ele alınması gereken [başka yazıların] konusudur.

Biz bu yazımızda ebeveynlerin çocuklarını cinsiyet hoşnutsuzluğuna sürükleyen hatalı tutumlarını ele alacağız.  Çünkü klinik pratikte eşcinselliğin en sık nedeni cinsiyet hoşnutsuzluğu, cinsiyet hoşnutsuzluğunu en sık nedeni de hatalı anne-baba davranışlarıdır, ebeveynin çocuğa verdiği açık veya örtük [hatalı] mesajlardır. Ebeveynler bunları elbette ki bilerek yapmazlar. Ama çocuğun iyiliği düşünülerek yapılan öyle ebeveyn davranışları vardır ki çocuğu cinsel karmaşaya sürükler. Hatta eşcinsellikten nefret eden ama oğlunu/kızını eşcinsel yapmak için elinden geleni yapan anne-babalar bile olabilir [var]. Evet, böyle olan pek çok ebeveyn var; çocuklarını [farkında olmadan] davranışları ile cinsiyet hoşnutsuzluğuna sürüklüyorlar. Cinsiyet hoşnutsuzluğu ise [ergenlik sonrası dönemde] %75 oranında eşcinsellikle sonuçlanan bir durumdur yani eşcinselliğin öncülüdür [Bem, 1996; - Bradley&Zucker, 1990].

Bu durumda eşcinselliğin en önemli nedeni hatalı anne-baba davranışları mı oluyor? [LGBT aktivitesi ve internetin etkisini de unutmamak koşuluyla] Evet. Bu çok vahim ve acı veren bir durumdur. Ama durum maalesef böyledir. Örneğin geylerin hemen tamamı gizli veya aşikâr biçimde babalarından nefret eden erkeklerdir. Ve bu babalar da çoğunlukla oğlunun eşcinsel olduğunu duyunca ''öldüreceğim seni'' diyen yani eşcinsellikten nefret eden babalardır ama davranışları ile çocuklarını eşcinselliğe sürüklemiş olabiliyorlar, çünkü bu durumdan [birazdan nakledeceğimiz bazı ebeveyn davranışlarının buna neden olduğundan] haberleri yok, bunu farkında olmadan yapıyorlar, haberleri olunca da maalesef iş işten geçmiş oluyor.

Cinsiyet hoşnutsuzluğu; bireyin/çocuğun biyolojik cinsiyetinden memnun olmama [hoşnutsuzluk] durumudur. Örneğin erkek çocuk, erkek olmaktan hoşnut değildir, şiddetle kız olmak ister, hatta kız olduğunu iddia eder, kızlarla oynar ve kız fantezileri geliştirir, erkeklerle oynamaktan kaçınır. Veya kız çocuk, kız olmaktan hoşnut değildir, şiddetle erkek olmak ister, hatta kız olmadığını/erkek olduğunu iddia eder, erkeklerle oynar ve erkek fantezileri geliştirir.

Peki bu niye böyle olur? Yani erkek çocuğu erkek olmaktan, kız çocuğu kız olmaktan hoşnutsuz hale getiren şey nedir? Bunun nedeni çocuğun cinsiyeti ile ilgili yaşadığı korku ve travmalardır ve ne yazık ki bu korku ve travmaların kaynağı da [çoğunlukla] ebeveynler olur. Çocuk, ebeveyninden aldığı [hatalı] mesajları yorumlar ve kendisi için bir yol belirler. Mesajların verdiği korkular nedeniyle kendisini korumaya alır ve güvende olduğunu düşündüğü alana sığınır. Ve bu alan bazen karşıt cinsiyet [maskülen veya feminen alan] olabilir.

Her birey cinsiyet kimliğini [bir başka deyişle psikolojik cinsiyetini] 1-6 yaş arasında hemcinsi olan ebeveynini [kız çocuk annesini, erkek çocuk babasını] modelleyerek geliştirir. Hormonların etkisi [ve bilinçdışı bir mekanizma] ile gerçekleşen bu modellemeye özdeşim [identifikasyon] denir. Özdeşim, çocuğun anne veya babasını bilinçdışı olarak taklit etmesi ve onu modellemesidir. Bir bakıma onun gibi bir erkek veya kadın olmak istemesi, onun gibi olmasıdır. Anne veya babasının temsil ettiği cinsiyet kimliğini içselleştirmesi, geliştirmesidir.

Her çocuk cinsiyet kimliğini 1 yaşından itibaren bu şekilde geliştirir. Böylece annesinin temsil ettiği dişiliği/feminenliği veya babasının temsil ettiği erkekliği/maskülenliği de kabul etmiş ve içselleştirmiş olur. Bundan dolayı herhangi bir hoşnutsuzluk yaşamaz. Dolayısıyla erkek veya kadın olmayı ve buna bağlı [cinsel] rolleri de kabul etmiş olur. İçselleştirdiği bu cinsiyet kimliğine uygun [hedef] cinsel nesneyi de ergenlik döneminde belirler [romantik ve erotik olarak yöneleceği cinsiyeti]. Böylece sadece biyolojik olarak değil psikoseksüel davranış ve roller olarak da erkek veya kadın olur. Erkekliğin veya kadınlığın gerektirdiği biyolojik, psikolojik, sosyal, duygusal ve cinsel rollerini tatbik eder. 

Tabi bu süreç çocuk herhangi bir korku ve travma yaşamazsa [hayatın olağan akışında ve normal ebeveyn modelinde] böyle olur. Peki ya bu süreç aksarsa? İşte o zaman özdeşim süreci de aksar ve çocuk ebeveynini modelleyemez; biyolojik cinsiyetine özgü cinsiyet kimliğini [psikolojik cinsiyetini] geliştiremez, cinsel karmaşaya, cinsel kimlik bozukluğuna/cinsiyet hoşnutsuzluğuna sürüklenir. İşte buna neden olan hatalı bazı ebeveyn davranışları/modelleri şunlardır;

Erkek çocuğu cinsiyet hoşnutsuzluğuna sürükleyen hatalı ebeveyn davranışları; 

1-Mesafeli, etkisiz ve reddedici bir baba,

2-Oğlunun özerkliğini desteklemeyen, onu sürekli eleştiren, reddedici bir baba,

3-Yoğun sevgi/şefkat gösteren, baskın ve mütehakkim bir anne,

4-Çocuğun örnek alabileceği, özdeşim kurabileceği güçlü bir baba figürünün olmaması,

5-Hiç ortada olmayan, oğlu ile ilgilenmeyen, onu kucaklamayan, onunla fiziksel temas kurmayan, onunla bu tarz oyunlar oynamayan bir baba (erkek çocuklar için fiziksel temas gerektiren oyunlar çok önemlidir, çünkü bu hem çocuğun maskülen gelişimini destekler hem de çocuğa erotik olmayan dokunmayı öğretir, eğer bu ihtiyaç çocukluk döneminde karşılanmazsa daha sonra ‘’onarıcı baba’’ modeli üzerinden karşılanmaya çalışılır ve başka erkeklerle bu amaçla ilişki kurulur... ‘’Babalar, oğullarınıza sarılın. Siz onlara sarılmazsanız oğlunuza bir gün başka bir adam sarılacaktır.’’ (Dr.A.Dean Byrd)

6-Annenin gereğinden fazla müdahil ve kuşatıcı olması, oğlunu aşırı korumaya alması, çocuğun özerkliğini desteklememesi, özdeşim sürecinde [1-6 yaş arsında] kendisinden ayrılarak babası ile özdeşim kurmasına mani olması,

7-Annenin oğlunu kendi duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için kullanması, kocasından alamadığı duygusal yakınlığı oğluna yüklemesi, ‘’Bugün oğlumla birlikte takılacağız’’ gibi sözlerle anne-oğul bağını uzatması, oğlunu güvenli bir liman gibi kullanması,

8-Abartılmış anne şefkati, annenin ‘’ben oğlumun tek sığınağıyım, baba zaten ortada yok, ben ona hem anne hem baba olurum’’ diyerek hem annelik hem babalık yapmaya kalkışması [özellikle boşanan anneler],

9-Annenin baba figürünü önemsizleştiren davranışlar sergilemesi, babayı sürekli olarak kötülemesi(travmatik boşanma yaşayan, oğluna sürekli olarak babasını kötüleyen ve ‘’erkekler ne işe yarar ki zaten, canları cehenneme, biz ikimiz birbirimize yeteriz’’ diyerek –kendince- ona destek olmaya çalışan anneler; bu durumdaki bir çocuk şu mesajı alır ‘’erkek olmak kütü bir şey, annem babamı erkek olduğu için terk etti, beni de terk edebilir, o halde benim erkek olmamam gerekir…’’).

10-Annenin oğlunun maskülen gelişimini desteklememesi, fantastik saldırganlıklarını gerçek saldırganlıklarmış gibi algılaması ve onları engellemeye çalışması, mesela sürekli olarak ‘’Hoplama, zıplama, didişme, üzerini kirletme, ortalığı dağıtma vs…’’ diyerek oğlunun maskülen/erkeksi gelişimini baskılaması.

11-Aşırı koruyucu anne, mesela oğlunun akranları ile oynamasına, onlarla ufak tefek didişmesine, itişip kakışmasına müsaade etmemesi, oğlunun erkeksi gelişimi için çok önemli olan akranları ile birlikte yapacağı akitivitelerden mahrum bırakması…

12-Cinselliği çok kötü/çirkin, pis tanıtan anne/baba (kastrasyon korkusuna neden olur),

13- Cinsiyet ayrımcılığı yapan, kız çocukların daha güzel olduğunu söyleyen, bunu ima eden veya kız çocuk istediğini belli eden anne-baba [çocuk ebeveyninin sevgisini kaybetmemek için bilinç dışı bir mekanizma ile övülen cinsiyetten olmak ister].

Kız çocuğu cinsiyet hoşnutsuzluğuna sürükleyen ebeveyn davranışları/modelleri;

1-Bunaltıcı kalıplara sokmaya çalışan, aşırı kontrolcü, narsist bir anne,

2-Adaletsiz güç dağılımı sergileyen [eşini horlayan, ezen döven…] zalim bir baba, 

3-Depresif, eşinden kötü muamele gören ya da yetersiz kalan bir anne… (Bunlar güçlü ve erkeksi kadınlara hayranlık duygusu uyandırır, annesinin çaresizliği ile özdeşim kurmayı reddeden kız çocuğu, onun gibi bitip tüketen endişeler yaşamak yerine maskülen alana geçerek babası ile savunmacı bir özdeşim kurar, bazen de ilkel bir korunma biçimi olarak düşmanın (babanın) tarafını tutarak kendisini bu şekilde koruma altına almış olur).

4-Erkek çocuk sahibi olmayı istediği için kızı olunca hayal kırıklığına uğrayan, bunu söz ve/ya davranışları ile çocuğa hissettiren veya kızına erkek çocuğuymuş gibi davranan anne/baba (bu durumdaki bir kız çocuğu babasının sevgisini kaybetmemek için zorunlu bir tercihle feminen alanı terk eder ve maskülen alana yönelir).

5- Cinselliği çok kötü/çirkin, pis tanıtan anne/baba (kastrasyon korkusuna neden olur)

Evet, çocuğu cinsiyet hoşnutsuzluğuna sürükleyen hatalı ebeveyn davranışları genelde bunlardır. Cinsiyet hoşnutsuzluğu [cinsel kimlik bozukluğu] ise eşcinselliğin klinik pratikteki en sık nedenidir. Eşcinselliğin azınlıkta kalan diğer nedenleri ise şunlardır:

1-Erken yaşlarda yaşanan cinsel tacizler (bir erkeğin cinsel saldırısına uğrayan kız çocuk ‘’dişi olmak güvenli değil’’ mesajını alır, bu nedenle de tehlikeli olan feminenliği reddeder, erkek çocuklar ise kendilerine yapılanı tekrarlarlar),

2-Vajinismus vb gibi bazı biyolojik faktörler (çok küçük bir grup)

3-Sonradan lezbiyenlik (bu erkek eş cinselliğinde olmayan bir durumdur, sonradan lezbiyenliğin kökeninde de karşılanamamış şefkat ihtiyacı yatar, kötü bir evlilik, travmatik bir boşanma vb gibi),

4-Erken cinsel deneyimler ve bu deneyimlerin yol açtığı cinsel alışkanlıklar,

5-Kültürel mesajlar (toplum, internet ve medyanın özendirici dili vs)

6-Cinsel haz ve ego tatmininin her türlüsüne açık olmak, cinsel repertuarı olabildiğince genişletmek, hedonist yaşam tarzı [biseksüellik için artan risk].

Son yıllarda ergenlerde gözlemlenen ve ağırlıklı olarak internet [sosyal medya] kökenli olduğu düşünülen yeni bir klinik fenomen var; “Rapid‑Onset Gender Dysphoria/Hızlı Başlangıçlı Cinsiyet Disforisi[ROGD].’’ Bu tanımı ilk kez Littman yapmıştır [Littman, 2019]. Ancak otoriteler son yıllarda cinsel disfori nedeniyle müracaat eden ergen sayısında dramatik artışları daha önce gündeme getirmiş ve bu konuya değinmişlerdir. Nitekim bu konudaki otoritelerden Zucker şöyle diyor [2019];

‘’On bir yıl önce, meslektaşlarım ve ben, “Ergenlerde Cinsiyet Kimliği Bozukluğu Dolaptan Çıkıyor mu?” başlıklı bir mektup yayınladık. Bu retorik soru, kliniğimizde 2004-2007 yılları arasında değerlendirilen ergen hasta sayısında 1976-1979'a kadar giden önceki 4 yıllık aralıklarla karşılaştırıldığında keskin bir artış olduğu gözlemine dayanıyordu. Mektupta, Bufalo Springfeld'in 1967 tarihli "For What It's Worth" şarkısından bir satır ödünç almıştık: "Burada bir şeyler oluyor. [Ama] Ne olduğu tam olarak belli değil."

Değerlendirilen ergen hasta sayısındaki artış, sonraki 4 yıllık aralıkta [2008–2011] keskin bir şekilde arttı, [bu] önceki artışın [inişli-çıkışlı] bir fuktuasyon olmadığını düşündürdü. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde, cinsiyet kimliği konusunda uzmanlaşmış kliniklere/programlara yönlendirilen ergenlerin sayısındaki artış, tüm Kuzey Amerika, Avrupa, İskandinavya ve başka yerlerde gözlemlenen uluslararası bir fenomen haline geldi. Beard, Ontario-Ottawa'daki uzmanlaşmış bir cinsiyet kimliği servisine on yıl önce "bir veya iki hasta" sevk edilirken, 2018'de 189 hasta sevk edildiğini kaydetti. de Graaf ve ark., İngiltere, Londra'daki Cinsiyet Kimliği Geliştirme Servisi'ne, 2009 yılında sevk edilen ergenlerin sayısının 39 olduğunu, ancak 2016'da [bu sayının] 1497'ye yükseldiğini bildirdi. Ergen sevklerindeki bu artış, Marchiano [2017] tarafından bir "salgın" olarak karakterize edilmektedir. 

Bu artışı izah etmek için muhtemelen birbiriyle bağlantılı birkaç açıklama sunulmuştur: 1] transseksüellik konusunda yazılı basın, TV vb. medyadaki görünürlük; 2] cinsiyet disforisi ve transseksüel bakımı konusunda okumak için sayısız site sağlayan internet; 3] cinsiyet disforisi ve transgender kimliği ile ilgili kademeli patolojikleştirme/damgalamanın azalması; ve 4] hormonal gecikme veya somatik pubertal gelişimin [ergenliğin] baskılanması dahil olmak üzere biyomedikal tedavinin mevcudiyeti.

Birlikte ele alındığında, belki de tüm bu faktörler, ergenler ve ailelerinin ruh sağlığı bakımı ile ilgili arayışlarını psikolojik olarak kolaylaştırmıştır, artışın nedeni bu olabilir [nitekim bu durum birçok cinsiyet kimliği kliniği ve ekibi tarafından benimsenen “olumlu” bakım modellerine de yansımış görünüyor].’’[Zucker, 2019]

Ergenlerde gözlemlenen bu durum artık yeni bir klinik fenomen olarak görülüyor “Hızlı Başlangıçlı Cinsiyet Disforisi[ROGD].’’ Peki bu gerçekten yeni bir klinik fenomen midir yoksa ergenlerde biseksüel konfüzyon [veya bifazik dönem] olarak bilinen ve damgalanma olmazsa çoğu geçici olan cinsel karmaşaların farklı bir şekildeki tezahürü mü?  Bu konu tartışılıyor. Ancak Littman, ROGD ile ilişkili olduğu düşünülen birkaç faktör tanımlamış ve bunun ağırlıklı olarak internet [sosyal medya] kökenli olduğunu bildirmiştir [kendisinin "sosyal ve akran bulaşması" olarak nitelendirdiği şekilde, cinsiyet disforili akran grup "kümeleri" ile birlikte sosyal medyaya yoğun bir şekilde dalma/daldırma][Littman, 2019]. Demek ki internet ve sosyal medya kullanımı hakkında da profesyonel çözümlere ihtiyaç var. Ancak bu yazımızın konusu bu değil. 

Özetlersek, eşcinselliğin en sık nedeni cinsiyet hoşnutsuzluğudur [cinsel kimlik bozukluğu]. Bunun en önemli nedeni de hatalı ebeveyn tutumları nedeniyle çocuğun 1-6 yaş arasında anne veya babasını modelleyememesi, onlarla özdeşim kuramaması ve cinsel kimliğini geliştirememesidir, cinsel karmaşaya sürüklenmesidir.

Aslında internet ve sosyal medya da bu nedenle büyük tehlike arz ediyor, çünkü cinsel karmaşa içindeki gençlere farklı seçenekler sunuyor, bir başka ifade ile söylersek internetteki farklı seçenekler cinsel kimliğini geliştiremeyen, anne veya babası ile özdeşim kuramayan, cinsel karmaşa içindeki gençler için büyük bir risk oluşturuyor.  Çünkü [anne-babası ile özdeşim kuramayan] gençler özdeşim objelerini bu mecralardan buluyorlar. Bu risk, cinsiyet kimliğini sağlıklı bir şekilde geliştiren gençler için azalıyor.

O halde hem esas itibarı ile hem de internetin olumsuz etkilerini azaltmak için asıl odaklanmamız gereken yer ebeveynlerdir; çocukları özdeşim sürecinde olan ebeveynleri bilinçlendirmek, doğru rol model olabilmelerini sağlamak, doğru ve hatalı davranışları öğretmek. Öncelikli hedefimiz bunlar olmalıdır. Kamu ve sivil kurumlar [okullar, üniversiteler, bakanlıklar, STK’lar vb] kısaca toplum ve devlet olarak acilen bu alan [bu faaliyetlere] yönelmeliyiz.

Kaynaklar:

1-Bayraktar Z. İnterseks-Hermafrodit Ve Eşcinsel, Motto y, İstanbul, 2022

2-Bem DJ. Exotic Becomes Erotic: A Developmental Theory of Sexual Orientation, Psychological Review 103, no.2, (1995):322-23.

3- Bradley SJ, Zucker KJ. Gender identity disorder psychosexual problems in children and adolescents. Canadian Journal of Psychiatry, 1990;35 (6), 477-486.

4-Littman L. Correction: Parent reports of adolescents and young adults perceived to shown signs of a rapid onset of gender dysphoria. PLoS ONE. 2019; https ://doi.org/10.1371/journ al.pone.02141 57.

5--Zucker KJ. Adolescents with Gender Dysphoria: Refections on Some Contemporary Clinical and Research Issues. Arch Sex Behav. 2019 Oct;48(7):1983-1992.

Haber Resimleri